Yıllar var ki, ne zaman
bir sevdiğim gelse aklıma,
saatleri hesaplıyorum hemen ardından
ve her seferinde düşünmem gerekiyor baştan :
Oradan bu yana geldiğine göre güneş,
gelirken geride bıraktığı yerde vakit
geç olmalı, kararmış olmalı hava çoktan.
Uyumuşlardır, arayamam artık kimseyi.
Diyebilsem ki oysa : "Yağmur yağıyor.
Sapsarı bir ışık yansıyor kaldırımlardan.
Yaşlı bir kadın geçti az önce sokaktan,
az kalsın uçuyordu elinden şemsiyesi".
Çok değil, iki saatlik bir fark.
Kırılıyor ama işte zaman ve ilişkiler
ve yaşam.
Uçup gitmesi gibi bir şemsiyenin.