kimin yok ki?
kim var şu saniyede aklından geçeni tek celsede söyleyebilen, o hangimiziz?
hoş karşılamayıp da katlandıklarımızı silersek bir daha da katlanmazsak bunlara, sevmediğimiz yerlere gönül kırmamak adına gitmekten vazgeçersek kaç kişi kalır çevremizde? bu sorunun korkutan yanıtını görmemek, duymamak için dilimizi bağlayıp otururuz çoğu zaman. nicedir hoşgörümüz.
bu da değil sadece; yapma bunu diyemeyiz arkadaşımıza, yapma hoş değil yaptığın... bunun aksine izleriz ve buna da alışan bünyemiz yarın bizim de aynı şeyi yapmamıza neden olur.
söyleyemediğim çok şey var; biri onu hep özlediğim. her özlediğimde de söylemediğime olan pişmanlığım.
söyleyemediğim çok şey var; bazen tüm nefeslerimi alış sebebimin ne olduğu mesela, söyleseydim bir şeyler değişirdi; ama sonrasında bu en içten duygunun da değeri geçerdi deyip söylemedim.
söyleyebilse miydik peki? ben böylesinden yanayım, acı büyütür; çünkü olgunlaştırır insanı. en yakın arkadaşınıza onu ne anlamda sevdiğinizi söylemek bir daha en yakın bir arkadaşa sahip olamamanıza neden olurdu mesela. isteyip de söyleyemediğimizde sevdiğimizi söyleyemediğimiz sevgiyle gördüğümüz değer daha bir şaşırtır bizi, söyleyebildiğimizde ağıza düşen sevgi değerini yitirir sanki. küçük olayların ardından yaşadığımız büyük sinirlerimizin sebebiyle aklımızdan geçirdiklerimizi anında söyleyebilseydik belki karşımızdakini daha yakından tanıyamadan kırabilirdik, sonrasında sevdim dediğiniz birileri olmadı mı hiç?