en güzeli,
unutmak...
karanlığı, güneşi ya da...
uzakları, en yakınını, kendini...
en güzeli,
deliliğe vurmak,
ne varsa söylemek dilinin ucuna gelen.
ne varsa kusmak, söylenecek söylenmeyecek...
vurmak patavatsızlığa,
gerekli gereksiz, dolu boş konuşmak
sınırsızlaşmak...
en güzeli,
bir şarkı tutturmak eskilerden
nostalji ayağına yatıp tüm eski şarkıları yad etmek,
bir muazzez ersoydan
bir zeki mürenden...
en güzeli,
gülmek, gülümsemek...
yoldan geçen yaşlı teyzeye,
her sabah ekmek aldığın fırıncı abiye,
hayata gülümsemek,
her sabah gözünü açtığın güne...
en güzeli,
gitmek bazen...
gözyaşlarını da toplayıp karanlıktan,
sessiz sessiz, usulca gitmek...