nedense hep kötülenen kavramdır. Fakat bunu kötüleyenler şunların farkına varmazlar:
1.) pkk lılar bölücüdür, haindir. Kürttür aynı zamanda çoğu, fakat ne hikmetse, bir ülkücünün yaptığı kötülük enayilik bütün ülkücülere yönelen bir söyleme dönüşürken, pkk lıların yaptığını bütün kürtler haindir olarak çevirince yanlış oluyor. Aslında yapılan aynısı... Yani bütün kürtler pkk lı olmadığı gibi, bütün ülkücüler de sizin gördükleriniz gibi değildir. Aristoteles mantıksal çıkarımı yapmayın lan!
2.) Görüşlerini aldığı temeller(her ne kadar bu görüşe mensup olan kardeşlerim de bilmeseler de) kimse tarafından okumaz, hatta okunmaya değer bulunmazken, okusalar da anlayamadıklar Marx'a hayran olan tipler, hemen yaftalarlar. Oysa Erol Güngör,Osman Turan, ibrahim Kafesoğlu, Tekin Alp(bakış açısı), Galip Erdem ve hatta Yusuf Akçura, ismail Gaspıralı, Ziya Gökalp gibi fikir adamlarına sahiptirler. Yenilerini de yetiştirmekteler bilginize.
3.) 70'lerin çatışma döneminde hep bunlar suçlanmışlardır, fakat, tam tersine komando kampları denilen oluşumlar Türkiye'de kendi çapında şeyler iken, solcu hainler, Filistin'de sovyet eğitiminden geçmişlerdir. Ülkücüler tarafından yapılanlar tepki hareketi niteliğinde iken, solcular özellikle kasti ve programlı katliamlar yapmışlardır.
SAvunmanın bittiği yerde söze üstad olanlar gelmelidir, işte ülkücülük böyledir, lütfen bakınız ve taklitlerinden sakınınız...
bir kişi ancak Türk islam ülküsü uğrunda ölürse ülkücü olur, ya da bu fikri gerçek kılarsa. O zamana kadar herkes ülkücü aday adayıdır. Kendine utanmadan ülkücü diyebilen insanlar, şehitlerden utanmalıdır...
Ülkücünün Çilesi - Galip Erdem
Gün olur, ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir. Rahat yaşarlar. Tıpkı Şairin söylediği gibi: "Akl-i
şuur" ları vardır, güzel severler. "Bade" içerler ve nihayet göçüp giderler.
Ülkücülerin hayatı bambaşkadır. Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimi bir mücadele içinde
ömür tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. Arkadaşları ile, aileleri ile,
hatta sevdikleri ile.. Belli bir ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih
eden kudret sahipleri ile de sık sık ihtilafa düşerler. Çok defa, başlari belaya girer; gene de sinmezler. Bu halleri " kalabalık"a göre, uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.
Ülkücü dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki, nasibi olsun. Bir lokma, bir hırka o'na
yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez,
ne istediğini de herkes anlayamaz. Kendi zevkleri dışında zevk tanımayanların gözünde "zevksiz" bir adamdır!
Küçümserler onu, hayatı anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böyle
davranışlara hiç önem vermez. Elverir ki, inandığına dokunulmasın!
Kalabalığın nazarında o, zavallı bir hayalperesttir. Olmayacak fikirlerin rüyasına dalmış öylece uyumakta,
başkalarını da uyumaya teşvik etmekte...
Bir gün fikirlerinin gerçeklestiği görülse bile, O'na hiç kimse "aferin" demez. Üstelik, "böyle olacağı
zaten belli idi" buyurulur.
Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. Hep verir,
hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz
hareket eden Ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştan başa haysiyet kesilir. Şahsına fenalık
yapanlara pek aldırmaz ama, ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için karşılık
beklemez, mükafat istemez, bir garip kişidir... Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkardır.
Gerçek aşıklar gibidir; kıskanmaz. Sevgilisinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gururu
yegane süsüdür.
Ülkücünün en çok dinlediği "nasihat" tır. "Yapma " derler, " hayatını heba etme" derler, "gününü gün et"
derler. O kadar çok sey söylerler ki, hiç bitmez. O hepsini dinler, ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği
gibi yaşar.
Ülkücülerin en amansız düşmanlari "eyyamperest" lerdir. Menfaatlerine tapan bu adamlar, daha çok
kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mani olacak sanırlar da, ülkücüleri ezmeğe çalışırlar! Ne garip
tecellidir ki, ülkücünün gayretlerinden en çok faydalananlar da "eyyamperest" lerdir.
Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. "Kalabalık" o'na acır, daha iyi yaşamış
olmasını temenni eder. Halbuki o, inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca
"kalabalık"a acımıştır.