çığırtkanlık sonucu, fakirliği överek, experience point kazanmaktır. şöyle gelişir;
- starbucks'a gidelim mi?
- sen biliyor musun, çankırı'da insanlar nasıl yaşıyor? benim anadolumm aççç, açlıkk anadolu'nun kaderidirrr, bizim insanımız cefakardır, biz bu ülkeyi nasıl kazandık? ben kapitalistlere para vermemm!! onlar bizi bölecekk!!
(akşamleyin, 1.5 iskender mideye indirilir, eve gelinir, lcd tv'de playstation oynanır, sennheiser kulaklık ile ipod'da bach dinlenerek uykuya dalınır, sabah ayazında marlboro içilir, yatağa dönülür fakat hala kapitalistlere para verilmemiştir. cefakar anadolu insanı gibi yaşam sürdürülmüştür.)
- profesyonel ordu gerek, 20 yaşındaki gençlere bordo bereli gazı verilerek, şehit ediliyor.
- onlar fakirrrr!! onlar atalarımız gibi şehitt!!! neden levent cami'den şehit cenazesi kalkmıyor? kalkamazz, fakirler ölür. ahhh benim konyammm, ahhh benim samsun'um ne şehitlerin varrr!!! fakirlik böyledir işte!!! istanbul bebeleri anlamazzz!!!
(2 sene sonra, ''askerden nasıl kaçtım'' kitabı yazılır, dalak aldırma operasyonu bile düşünülmüştür. torpil'le izmir'de bir gazino'da erlik yaparken, telefonla konuşurken; ''ben burada ne fakir gençler gördümm !! '' hamaseti devam eder.
diyeceğim odur ki, sevgili roma'lılar; starbucks'a gitmiyorum, öyleyse anadolu çocuğum, diesel'den değil, mavi jeans'ten alışveriş yapıyorum, ülke'yi ben kurtarıyorum, sağda solda ''fakirlik edebiyatı'' yapmaya hakkım var demeyin. babası'nın eski solculuk hikayelerini dinleyip, kendini thomas muntzer sanan çocuklara benziyorsunuz.