'Bir toplumun DNA'sı nasıl bozulur?' diye merak ediyorsanız, Türkiye'nin son 5 yılının incelemeniz yeterli olur. Toplum mühendisliğinin birinci kuralı, halkın değerlerine saldırmak, değiştirmek veya tamamen silmektir.
Dikkat ediyor musunuz? Son dönemde Türkiye'de 'Ben Türk'üm' ya da 'Türk ırkı' veya
son beş senede ne hale geldiğimizi kanıtlayan bir yazı.
'Türk'ün özü' gibi kavramları kullanan kalmadı. Günümüzün popüler kelimeleri arasında artık 'Türk' yoktur, 'Türkiye' yoktur, 'Atatürk' yoktur. Bunun yerine Kürt, islamcı, liberal, dönek, yalaka, AB, Brüksel, Tayyip, Türkiyelilik, Ermeni, Rum gibi isimler ve kelimeler daha geçer akçe. Hele sıkıyorsa, 'Ben Türk'üm. Benim ırkım yüce bir ırktır. Önce Türk sonra Müslümanım' de bakalım n'olacak.
Bay Bülent Arınç Meclis Başkanıyken laikliğin yeniden tanımlansını istiyordu. Mevcut DNA'ların yerine istenen DNA'ların yerleştirilmesi işte böyle başlar. Sonunda 'Ulan 70 yıldır biz laikliği yanlış biliyormuşuz be' diye diye kafayı yersin.
Biri çıkar, 'Ama bu da benim Atatürk'üm' diyerek bir belgesel çeker. O güne kadar çelik iradeli, yüksek karakterli, düşmanına bile şevkat gösteren, onurunu, kendi onuru kabul eden bir adam olarak bildiğin Atatürk için belgeseli izledikten sonra, 'Vaybee gördün mü lan bizim Mustafa'yı? Ne alavere ne dalavere çevirmiş meğerse? Az yere bakan, yürek yakan adam değilmiş ha. Yalnız kalınca ağlayıp, zırlıyormuş. Gitti lan bütün karizma' demeye başlarsın.
Babaannesini Yunan'ın tecavüzünden kurtardığı yeni yetme kız, 'Ben Atatürk'ü değil, Humeyni'yi seviyorum' der. Gıkını çıkaramazsın. Aklına filmdeki Atatürk gelir. Onun bunun peşinden koşan, parasını kadınlara yediren...
AB'nin maydanozları ağızlarını açar, 'Atatürk resimlerini devlet dairelerinden kaldırın. Yoksa sizi AB'ye almayız' der, başını sallarsın. 'Sanane ulan onun bunun çocuğu. Atatürk senin validenin elini mi öptü?' diye soramazsın. Allah muhafaza 'faşist' derler. 'Darbeci' derler. Ya da utanmaz manyağın teki, 'Ergenekoncu,' der, uğraşırsın.
Bu değerleri birden bire yıkarsan, halk ayaklanır ve bütün planlar suya düşer. Onun yerine sessiz ve derinden gideceksin. Yavaş yavaş, sindire sindire... Sabırlı olacaksın. Öncelikle her dediğine 'Evet' diyen bir hükümet bulacaksın. Atatürkle geçmişten kalan kuyruk acısı olan bir cemaatin müritlerini de devletin içine taşeron tetikçi olarak yerleştirdin mi, işlem tamamdır. Yalnız küçük bir pürüz var. Türkiye'de bu gücü engelleyecek ya da sorun çıkarabilecek tek bir kurum var. O da asker. Peki asker, ayak altından nasıl çekilir? Rezil rüsva edilerek. Milletin askerlik kurumuna olan saygısı iki paralık edilerek. Toprağın altından silah fışkırmaya başladığında, paşalar birbirine düştüğünde, bir kısım para göz ihaleci paşalar da zokayı yuttuğunda tamamdır. Halka, 'Ulan asker de bunu yapar mı?' sorusunu sordurtmayı başardığın an olay bitmiştir. Artık asit kuyularından eşek kemiği de çıksa, derdini anlatamazsın. 'işbirlikçi hükümet, tetikçi cemaat.' Ben dış mihrak olsam daha ne isterim?