Elbette, daha fazla çalışma yapmak gereklidir ve yapılacağından eminim. Bu gibi çalışmalar, eğer bilim adamları "akıllı tasarım teorisi" gibi zorunlu ve tembel bir sonuçla tatmin olup, cesaretlenmeselerdi asla yapılmazdı. işte, hayali bir "akıllı tasarım kuramcısının" bilim adamlarına gönderebileceği bir mesaj: "Bir şeyin nasıl çalıştığını anlamazsanız bunu dert etmeyin: tek yapmanız gereken pes etmek ve bunu Tanrı yapmıştır demek. Sinir içtepilerin nasıl çalıştığını bilmiyor musunuz? Güzel! Hatıraların beyne nasıl yerleştiklerini anlamıyor musunuz? Harika! Fotosentez oldukça kafa karıştıran karmaşık bir süreç midir? Şahane! Lütfen sorunu çözmeye çalışmayın, sadece vazgeçin ve Tanrı'ya başvurun. Sevgili bilim adamları, sırlarınız üzerine gayret sarf etmeyin. Sırlarınızı bize getirin ki onları kullanalım. Değerli bilgisizliği araştırmalarınızla çarçur etmeyin. Bu şanlı boşluklara Tanrı'nın son bir sığınağı olarak ihtiyacımız var. St.Augustine'in epey aleni bir tabiri vardır: "Günah işlemenin farklı bir yöntemi vardır ki bu yöntem tehlikeyle doludur. Bu, merak hastalığıdır. Bize doğanın sırlarını keşfettirmeye çalışan ve keşfettiren budur ancak bu sırlar bizim kavrayışımızın ötesindedir. Merağın bize hiçbir yararı dokunmaz ve hiçbir insan öğrenmeyi umut etmemelidir." (Freeman 2002'den alıntı yapıldı.)
(sf128-129)
Diğer teoriler Darwinci açıklamaların ana fikrini hepten ıskalarlar. 'Din, kâinat ve kâinattaki yerimiz konularıyla ilgili merakımıza yanıt verir' ya da 'din telkin edicidir' gibi iddialardan bahsediyorum. Bölüm 10'da göreceğimiz üzere, bu konuyla ilgili psikolojik bir gerçek olabilir ancak bunun Darwinci açıklamayla bir ilgisi yoktur. Tıpkı Steven Pinker'ın, Akıl Nasıl işler'de telkin teorisine iğneleyici bir tarzla değindiği gibi: 'Telkin teorisi yalnızca şu soruyu açığa çıkarır; akıl neden huzuru yanlış olduğu açıkça görülen inançlarda bulacak şekilde evrim geçirir? Soğuk bir insan, sıcak olduğuna inanarak huzura kavuşamaz; bir aslanla karşı karşıya gelen bir insan, bir tavşan olduğuna inanarak içini rahatlatamaz.' Telkin teorisi en azından Darwinizm terimlerine tercüme edilmelidir ve bunu yapmak sandığınızdan daha zordur. insanların bazı inançları hoş ya da nahoş bulmasının psikolojik açıklamaları, sanılanın aksine esaslı değil belli belirsiz açıklamalardır.
(sf161)
Darwinciler şu gibi politik açıklamalarla da tatmin olmazlar; 'Din egemen kesim tarafından alt kesimi zaptetmek için kullanılan bir araçtır.' Amerika'daki siyahî kölelerin bir başka yaşam vaatleriyle telkin edildikleri yadsınamaz bir gerçektir. Bu yolla siyahilerin yaşama dair hoşnutsuzlukları köreltilmiş ve bu durum köle sahiplerine fayda sağlamıştır. Dinlerin, alaycı papazlar ya da hükümdarlar tarafından kasten tasarlanıp tasarlanmadığı ilginç bir sorudur ve dolayısıyla tarihçiler buna kulak vermelidir. Ancak bu aslında bir Darwinizm sorusu değildir. Darwinizm, insanların neden dinin albenisine karşı savunmasız olduklarını ve doğrudan doğruya papazların, politikacıların ve kralların istismarına açık olduklarını merak eder.
insani iyiliğe inanmayan bir tahrifçi, cinsel şehveti politik gücün bir aracı olarak kullanabilir ancak yine de bunun nasıl işlediğine dair bir Darwinizm açıklamasına ihtiyacımız olur. Cinsel şehvet meselesinde yanıt gayet basittir: beyinlerimiz cinsellikten zevk alacak bir sistemle çalışır çünkü cinsellik, doğal koşullarda, bebek üretir. Bir politik tahrifçi amacına ulaşmak için işkenceyi de kullanabilir. Bu noktada Darwinizm işkencenin neden etkili olduğu konusundaki açıklamayı sağlamak zorundadır; şiddetli acıdan korunmak için neden neredeyse her şeyi yaparız? Sorunun bayağılık sınırında olduğu açıktır ancak Darwinizm yine de konuyu ayrıntılarıyla aydınlatmalıdır: Doğal seçilim acı algısını, yaşam tehdidi içeren bedensel zararın bir işareti olarak belirlemiş ve bizi bundan sakınmak üzere programlamıştır. Acı hissetmeyen ya da acıyı umursamayan nadir bireyler genelde yaralanarak erken yaşta ölürler. Biz geriye kalanlar ise bundan ders alıp, acıdan korunmak için geri adım atarız. ister insanlarla alay etmek için, ister keyfi beyan edilsin, sonuçta tanrı arzusu ne ifade etmektedir?