Hani bazı filmler vardır, izledikten hemen sonra anlayamazsınız değerini... Çünkü düşünmek gerekmektedir o filmlerin üzerinde. izlemek için ayırdığınız iki saat, o filmin hakkını vermemektedir. O film, sizden fazlasını istemektedir, izlemeye başladığınız ilk saniyeden itibaren kanınıza girmektedir.
"I'm Not There." yukarıda anlatmaya çabaladığım tüm bu özelliklere sahip bir film işte. Bir biyografi olmasına karşın, algınızdan çok daha fazlasını istiyor sizden. Mesela ruhunuzu, duygularınızı. Bu filmi izleyen seyirciyi çok ama çok zor bir deneyim bekliyor. Bu filmden nefret etmek çok kolay.
Bunun nedeni bu biyografinin bildiğimiz biyografilere benzememesi. Bob Dylan'ın hayatı, iniş-çıkışlarına göre bölünerek tam altı oyuncu tarafından canlandırılıyor. Bol iniş-çıkışlı zor bir kariyeri olan Bob Dylan hakkında bir şey bilmeden bu filmi sakın izlemeye kalkmayın, kaybolursunuz.
Kulaklarınıza çalınan onlarca olağanüstü Dylan şarkısı kulaklarınızın pasını silerken yönetmen Todd Haynes, resmen bir sinematografi şov yapıyor. Cate Blanchett ise Dylan'ı canlandırırken(evet Cate Blanchett) döktürüyor.
Bilindik formüller izlemiyor film, anlamak için üzerinde epey düşünmek, filmin vermek istediği duyguyu defalarca tatmak ve bu tada alışmak gerekiyor.
Filme aşık olan ve filmden nefret eden birçok kişi biliyorum; ancak filmi izleyen herkes, filmin çok farklı olduğu konusunda hem fikir.
Ben ise sadece mükemmel olduğunu düşünüyorum.