türkiye tarafından kabul edilmemesi gayet iradeli bir bakış açısıdır. hala osmanlı döneminde olmadığımızın farkedilmesiyle 1923 lozan andlaşması ile türkiye'nin üzerine basa basa istediği ve orda kazandığı durumdur. bu patrikliği kullanıp da avrupanın iç işlerine(!) karışmak giibi bir düşünce kendini kaf dağında görmekten başka bir şey değildir.
çünkü rum patriğinin başı olacak insan türk vatandaşı olmakla beraber türkiye de azınlık statüsünde bulunan bir gurup vatandaşımızın bağlı olduğu cemaatin başıdır. yani aslında mensup olduğu ülkenin çıkarlarını savunmaktadır, savunamaya mecburdur. türkiye bunun olmaması için seçimlere müdahele ederek aslında en doğru olanı, yani başına buyruk hareket etmemesi için elinden geleni yapmaktadır. zaten buna misilleme olarak da yunanistan batı trakya türklerine de aynı şekilde karşılık vermektedir.
yani uzun lafın kısası bu acizlik değildir, sadece kontrol altında tutmak için, bilakis türkiyenin iç işlerine karışılmaması için yapılan bir eylemdir. ha bu da gösterir ki lozanı dahi sadece adından dolayı bilen bazı gençlerimizin eksikliğinin ne kadar büyük olduğudur. lozan andlaşması büyük bir zafere ise eğer ne demek olduğunu iyiyce öğrenelim, bilmeyenlere öğretelim...
