Freud hastalarından düşüncelerini baskılamadan akıllarına ne gelirse söylemelerini istedi. Bu yöntem bugünde kullanılır ve bilinçdışında tutulan düşünce ve duyguların bilinç alanına getirilmesi psikoanalizin belirleyici özelliklerinden biridir.
Bilinç uyanıklık, bilinç öncesi kolayca bilinç alanına getirilen düşünce ve duygular ve bilinç dışı kuvvetli dirençlerin üstesinden gelinmeden bilince çıkarılamayan düşünce ve duygular olarak açıklandı. Bilinç dışı, düşünce işlevinin non verbal şekillerini içerir ve rüyalara, parapraksilere (dil sürçmeleri) ve psikolojik semptomlara neden olur.
Psikoanaliz hastalarda dürtülere yol açan bilinçdışı güdüler ile moral değerler arasındaki çatışmalar üzerinde durur.
Psikoanalizin ana koşulu, önceden bastırılmış malzemeyi kişiliğin, tüm yapısına derece derece bütünleştirmektir. Analistin, bilinç dışı malzemenin yorumu ile hastanın artan farkındalığı ile uğraşabilmesi arasındaki dengeyi sürdürmeyi gerektiren yavaş bir süreçtir. Hasta en içteki düşünce ve duygulardan haberdar olmayı, zihnin isteğine olan doğal dirençleri tanımayı veya doğruca zararlı fizik malzemeye karşı koymayı öğrenir. Olağan analitik ortamda hasta yatağa ya da kanepeye uzanır ve analist hastanın arkasında kısmen veya tamamen görüş alanının arkasında oturur. Yatak analistin bastırılmış malzemenin ortaya çıkışını sağlayan denetimli regresyonu oluşturmasına yardımcıdır. Ayrıca, yatak kullanımı, hastanın görsel uyaranlarını sınırlamasında ve analistin konuşmasını nispeten azaltmasından dolayı duygusal yoksunluğu sağlar. Bu durum regresyonu geliştirir.
Eğitimlerinin bir bölümünde kişisel psikoanalizden geçen analistler, kişiliklerini veya değer sistemlerini kabul ettirmeye zorlamayarak hastaya nesnel veya yansız iyiliksever tutumlarını sürdürebilirler.
Psikoanaliz 3 ila 6 yıl, bazen daha uzun sürebilir. Genellikle seanslar, her biri 45 ila 50 dakika sürer ve haftada 4 veya daha fazla uygulanır.
Temel ya da önemli kural hastanın ayrım yapmaksızın her şey, söylemesi ve analiste tamamiyle doğruları vermesidir. Freud, böyle bir doğruluğu sağlayan serbest çağrışım tekniğine başvurur. Serbest çağrışımda, hastalar inanıp inanmadıklarına bakmaksızın kabul edilemez, önemsiz ya da utanç veren düşüncelerini hiçbir baskıya uğramdan akıllarına gelen her şeyi söylerler.
'Aktarım' sözcüğü, hastanın analist lehinde ve aleyhinde ki tüm duyguları kapsarken,'karşı aktarım' analistin, hastaya karşı geniş yelpazedeki tepkilerini kapsar. Karşı aktarım, analistin farkında olmadığı çatışmalarla ilgili bilinç dışı elemanlarıdır.
Psikoanalizin birincil endikasyonları semptom ya da hastalık oluşturan uzun süreli ruhsal çatışmalardır. Fobiler ve obsesif-kompulsif bozukluk gibi bazı anksiyete bozuklukları, hafif depresif bozukluklar (distimik bozukluk), bazı kişilik bozuklukları ve bazı dürtü kontrol ve cinsel bozukluklarda psikoanalizin etkili olduğu bilinir. Aktarım nervozunun gelişmesinde ve çözülmesinde gerekli olan duygusal ve gerçekçi bağları oluşturmadaki güçlüklerinden dolayı çoğu psikotik hastada uygulanamaz. Çoğu madde bağımlısı hastaların benlikleri psikoanalizdeki engellenmeleri ve emosyonel talepleri karşılayamadıklarından psikoanalize uygun olmadıkları görülür.
Genellikle mükemmel üyeler genç erişkinlerdir. Hastalar yöntemi anlayabilecek ve süreçte iş birliği yapabilecek kadar zeki olmalıdırlar. Gerçek antisosyal kişilik, diğer antisosyal kişiliklerle beraber grup terapisi gibi bazı terapi tiplerinden yaralanabilen, fakat analitik yönelimli psikoterapiye uygun olmayan bir kişidir. Arkadaş, akraba ve tanıdıkların analizi, aktarımı ve analistin nesnelliğini bozduğu için kontrendikedir.
Tedavi süreci, güvenilir ve etkin şekilde bastırmanın serbestleşmesini gerektirir. Zihnin yapısal aygıtı-alt benlik, benlik ve üst benlik-değiştirilir. Analiz çatışmalarının şiddetini azaltır ve şiddeti azaltılamayan dürtüleri uygun bir şekilde ele alma yollarını gösterir. En son hedef hastanın iş, eğlence ve kendini anlama yeteneğini arttırarak, semptomların giderilmesidir.