hapşıran kişi ve ortamda bulunan çok yaşa deme inceliğini gösteren(bunu gerekli bir incelik olarak gören) diğer kişilerce "öteki" muamelesi görmek demektir öncelikle. asıl ve en garip sebebiyse utanmaktır. bana göre öyle en azından.
utanmak işte, bildiğin utanmak. çok yaşa demenin gereğine inanmamanın çok ötesinde ruhsal bi karmaşa bu ki, zaten herkes bilir köpeğin duasıyla pastırma yağmuruna maruz kalınmayacağını.. diyebilenin hayranıyım ama , o ayrı.
afilli laflar etmek gibi.. hani desen diyemezsin, demesen garip karşılanırsın ya.. araftasındır, ezilirsin kendince. "aaa buna da utanılır mı?" gibi içsel farklılıklardan bihaber aptal bi soruyu görmezden de gelemezsin mesela bu sırada. gerçi ne cevap verilebilir ki böyle aymaz bi soruya? hayır söylesem gönül razı gelmiyor her halt için izahat vermeye, ama kusurmuşçasına susasım da gelmiyor işte işin garip tarafı.
- aaaa! sen niye çok yaşa demiyasıaaan!?
* ay ne bileyim, utanıyorum sanki ööle.. biri ağzıma vuracakmış gibi.. bilmiyorum işte
- nası!!!? manyak mısın kızaaamm!?
* şey.. ben, ee..
...
şey gibi bu bak tam da;
"bakışların üzerinde olduğundan emin olduğun ya da kendine pek çok güvenerek artizlenip yürüdüğün bir anda tökezleyip toparlanmaya çalışmak gibi..
alt balkonda çay içen komşunun üzerine dalgınlıkla toz bezini silkelemeye başlamışken içine girilen ruh hali gibi; "farketmedim" demenin affolunmaya yetmeyeceği hani..
bikaç kişiyle birlikte film izleyip, onlar ağlamazken ağlamak gibi; parmaklar şen ve alaycı kahkahalarla seni işaret eder de, 'öteki' olursun, allah'ın salağı ilan edilirsin ya hani bir tek seferde..
dalga geçilip hafife alınır diye, bütün kelamları içine etmek gibi; daha yazmaya yeltenmeden vazgeçip hani.. manuel dökülmek gibi mecburen..
arkadaşını bekliyorsundur ve onun geldiğinden emin olup çalan kapıyı şarkı söyleyerek açarsın da gelen apartman görevlisidir hani; yer yarılmaz ve içine giremezsin..
ağzının kenarındakinin kızılcık şerbeti izi olduğunu iddia etmek gibi hani sana hissi secereni çıkarabilecek kadar yakın olana.. kanmış gibi görünmesinin lütuf olduğunu bilmek, yüzün yanması hani o huzurlu anda.."
...
inan bana şu bahsettiklerimden farklı değil yani çok yaşa demeye çalışırken ezilip büzülmenin zuhur ettirdiği duygudurum. dememek hesap kitap işi, ama diyememek hissi bi mesele vesselam; sorguya da yargıya da bir o kadar kapalı. niyetten bağımsız olan o utanırkenki hali tariflemek namümkün elbette, ama var böyle bir şey. var yani.
sese döndürmek ne kadar zorsa yazmak bir o kadar kolay. yaşasınnn.