Gazetelerde gördün mü bilmem
Gençler ölmüş
Gençler öldü
Bizim gençlerimiz.
Yani Vedat
Yani Battal
Yani Taylan
ve daha daha ötekiler.
Yani aydınlığın en gerekli olduğu bir zamanda
Dertleri çok
Dermanı yok
Memleketimin içinde ışıklar sönük
Ama hayır sevgilim hayır
Bu her biri göksünün içinde on kadar on yürek taşıyan ecelsiz giden Gençler sanılmasın göçüp göçüp gittiler.
Onlar sadece Türk Devrim Ttarihinin dişbudak göbeğine birer altın başlı çelik çivi gibi gömüldüler.
· * * * *
Birer birer sözüm ona sözcüler
Yat borusu haline getirilen radyo ve gazetelerden bar bar avazları çıktığı kadar
Gençliğin yabancı ideolojiye kandığını
Onlar için idam fermanı hazırlandığını bağırdılar.
Bu her yani gençlik kültür düşmanı fermancı başıları,
Güzelim,
Bilmiyorlar mı ki
Devrimciler peşlerine düşen birkaç ağzı salyalı ite ve idamlı zindanlı tehdide dönüp de bakmaz.
Ve atasının yadigarı yerini
Yani alnının ak terini
emperyalist sömürüye bırakmaz.
Ha az daha unutuyordum;
Son mektubunda diyorsun ki hani
O bir işe girebilmek için o rüşvet parası biriktiremeyen komşumuz
On bir çocuk babası Hamal Hamo vardı ya Hani
Karısı giden yıl hastane kapıları önünde boş bir yatak beklerkene bayramın ilk gününde ölmüştü.
işte onu kaybettik.
Birde diyorsun ki önceki gün komşulardan biri,
Gündüz ölüsünü gömdüğü tabutu gece aşırıp yaktı.
Tabutluğun bir yerine, birde şöyle mektup bıraktı.
"açlığa neyse ya, soğuğa dayanamadık. Bir tabut götürüp yakacağım, Allah affetsin"
Hı hı öyledir.
Belki bu gerçekler elleri ve nefesleri kan kokan
Paslı isli kafaların gitmeyebilir hoşuna.
Ama
inan bir tanem sarı balın arısını
Ve
Öz karısını satar gibi vatanı satanların çabaları boşuna.
işte sana bir örnek.
Hh heyyyyyy boyu boyum
Huyu huyum
Yolu yolum
Kafam
Yüreğim
Kolum
Devrimi getirmekle suçlanan gençler ne dediler biliyor musun birer birer.
"Türk toprağı ve halkının kurtuluşu yolunda eylemde ölümü kucaklarız"
He he heeeeeyy be gözü kanlı kırlarımı süsleyen gök mavisi çiçeğim,
he he heeeeeeyy çeliğin suyu
ve altının sarısı kadar öz bu söz.
Zulmün sırça sarayını zulmedenin başına boz bulanık bir toz bulutu gibi yıktı.
Bana gelince, ve sen bir gün dönünce seninle oturup yan yana sana anlatacaklarım çok.;