vaktiyle kendisine gizli nurcu bile diyenler olmuştu. ben de bu nurcu ithamı üzerine bir başka şey demek istiyorum(sakın ölü arkasında konuştu falan demeyin, hakaret etmeyeceğim çünkü):
bana göre kendisi fethullah gülen ile aynı projenin adamıydı, farklı kulvarlardan aynı yola koşan iki arkadaş gibi. fethullah gülen bu projenin dini-cemaat kolunu; türkan saylan ise yine aynı projenin seküler-çağdaşçı kolunu oluşturuyordu. nerden biliyorsun diyenler olacaktır muhakkak; ama bunu izahatı cidden çok uzun sürer, fakat olasılığı çok yüksek! bu projeyi ortaya koyup işlemesini sağlayan güçler her şeyi, her ayrıntıyı çok iyi düşünür ve planlarlar. fethullah gülen tezini yaratanlar o'nun tek bırakmazlar meydanda; elbet fethullah'a karşı da kolpa bir anti-tez oluşturulmak zorundadılar [eğer anti-tez oluşturmasalar, bu sefer kontrolleri dışında gerçek bir anti-tez oluşacaktır ki bu da projeyi tehlikeye sokmak demektir]. işte bu zorundalıktan dortaya sürülen anti-tez ise türkan saylan figürüdür.
senaryoyu tıkır tıkır işleten şey de işte bu tez ve anti-tezlerin çarpışmasıdır (hegel diyalektiği)işte projenin can alıcı noktası da budur.
nihayetinde bir kısım dindar fethullah ve nurculuk çadır altında [projeyi tasarlayanların tam da istediği gibi] toplandılar; bir kısım çağdaş-ilerici de türkan saylan grubu altında kümelendiler. doğal olarak herkes kendi kutbuna çekildi [zıtların diyalektiği] ve insanlar istenilen kutuplara çekildikçe malum projenin sahiplerinin iş kolaylaştı, her iki grubu da denetlemek, kontrol etmek bir o kadar da kolaylaşmış oldu. ama din adı altında ama çağdaşlık-ilericilik adı altında proje hissetirilmeden tıkır tıkır işlemeye devam etti.
son olarak kozmos ya da tanrı, artık her neye inanıyorsa türkan hanıma o inandığı şey adına rahmet dilerim.