sembolik bir karşıtlıktır. bu aslen kapalılık karşıtlığıdır.
9 yaşında bir kız çocuğu, çok değil, yalnızca 9 yaşında. babası namazında niyazında, annesi kapalı, bir abisi var ki mahallenin bıçkın delikanlısı, cebinde bıçak, elinde tesbih.. kesmez kimseyi ama, ne olur ne olmaz hesabı hani.. cumaları namazdan sonra arkadaşlarıyla dört döner mahalleyi.
kız çocuğu baskı altında. babası, abisi, annesi kapatmış onu, henüz 9 yaşında. önünde bir seçenek olmamış hiçbir zaman. bir yolu karanlık kapatmış, diğer yolu annesi babası. karanlıktan gitmek zorunda küçük kız.
annesi de kapalı, kızına baktıkça kendi küçüklüğünü yeniden yaşıyor ve işin ilginci hiç içi sızlamıyor. tepkisiz gibi... kızını kapatıyor, bazen de üstünü örtüyor kızının geceleri.
9 yaşındaki kız cocuğu okula gidince günahkar hissediyor kendini. çünkü saçı başı açık, ne ayıp.. erkekler günahkar, her yanında erkek var, babası tembihlemiş, konuşma diye, konuşursan yakarım. abisinin ise umrumda değil kız kardeşi ama, konuşursan erkeklerle keserim diyor küçük kıza gecenin bir köründe.
9 yaşındaki kız çocuğu ne zaman dışarı çıksa özeniyor, cıvıl cıvıl kıyafetler dört bir yanında, karanlığını şenlendiriyor. ağzı açık dolaşıyor sokaklarda, "niye?" diye soracak yetisi yok, gücü yok, öğrenimi yok. bir cevap verilmiş ona: "çünkü böyle bu işler."
9 yaşındaki kız çocuğu bir gün bir çocuk seviyor, abisi görüyor onu, iki çizik atıyor. biri kızın yüzünde diğeri çocuğun. aşk kanatıyor, karanlık kanatıyor.
9 yaşındaki kız çocuğu da bir gün büyüyor elbet. 20 yaşında olmuş ve düşünmeyeli çok olmuş, artık o da hazır olmuş. kapanmış gözleri, daha da önemlisi ruhu kapanmış. direnci hiç olmamış ki kırılsın. küçük kız büyümüş, annesi gibi olacak belli. tek istediği türbanı. onu takınca rahat, onu takınca kimse ona bulaşmayacak. bu dünya günahkar, pis bu dünya. türbanı onu koruyacak.
istediği tek şey türbanı, çünkü bu onun en doğal hakkı. bu onun özgürlüğü, ve evet onun "kendi seçimi". kadın-erkek eşitliği, bu onun kendi seçimi.