müthiş bi heycanla başlıyosun güne, azıcık başağrısı, o günün tatil olması sebebiyle bir gece öncesinden hesapsızca içtiğin şarabın verdiği aptalca gülümseme ile uyanmanı sağlayan bir ağrı ama. eksiksiz bir kahvaltıyla başlıyosun güne, sokakta ordan oraya koşan veletlerin sesleri altında. Sonra salonun ortasında duran o gri aleti açıyosun, pilleri bitmek üzere olan kumandasıyla.
bi kalabalık çıkıyo karşına, detone bi sahne var ortada, birilerinin annesi var orda, ya da kızkardeşi, tanımadıgım için o arkadaşları, bir de kötü söz eklememek için günüme, geçiyorum.
birilerinin uçkuru, diğerinin donuna karışmış, heryerini açığa bırakmışsın tamam da, o yüzündeki maske niye.hiç ağlamadığın kadar spot ışıkları altında ağlıyosun, acıtıyorsun,aynı günün gecesinde bar çıkışında otomobilin arka koltuğunda yanlışlıkla kodaman amcanın kucağına oturuyosun,acele ediyosun. Gözüme gözüme sokuyosun cehaletini.
Beynim uyuşuyor, bi bardak suyla avutuyorum kendimi, devam ediyorum ama.
biri yemek yapıyo, diğeri gelin seçiyo, öbürü az gelişmiş zihniyle tüm özel hayatını anlatan kiralık seyirciye zılgıt atıyo.
öğretmeyin kardeşim hiç bir şey, ona sözüm yok. öyle bir misyonunuz da yok. Ama kirletmeyin beni, kirletmeyin evde sizden başka arkadaşı olmayan milyonlarca kişiyi.
kapatıyorum, tozlanmışmısın biraz ne, ama hakettin bunu sen.