boğazınıza bir yumru oturmasına sebep olan olaydır. hele bir de pişmanlık varsa...
sevgili dostum, seni yurtta ilk gördüğüm günü hatırlıyorum. 'bu tip nerden gelmiş be? papaz gibi adam. resmen çarmıha gerilmemiş isa' diye dalga geçip gülüyorduk kendi kendimize. dışarıdan yanına yaklaşılmaz, konuşulmaz biri gibi görünüyordun. ne zaman ki bir gece sigaramı yakacak ateş bulamadım, denize düşen yılana sarılır misali koridorda gördüğüm tek adama yanaştım.
- hoca ateş var mı ya?
- var dostum bi saniye.
sigaramı yakar gidersin diye beklerken sen odaya girip dolabını açtın. oradan çıkardığın kibrit kutusunun kavından bir parça yırtıp 7-8 çöpü de elime tutuşturdun. o an anladım duyarlı, düşünceli bir insan olduğunu. sonrası eğlenceli, bazen komik bazen hüzünlü anılarla dolu 5 yıl...
okul bitti, koptuk birbirimizden istemeden. iki yıl önce duydum ki kansermişsin. 'umut yok, yaşamaz' demiş hekimler. facebook sağolsun buldum seni tekrar. direnişini anlattın bana, içindeki ışığa nasıl inandığını. ve bil ki dostum ben senden daha çok inandım sana. modern tıbbın yapamadığını azminle, içindeki ışıkla ve kendi icadın bitkisel karışımla yapmış, tümörün büyümesini durdurmuştun. 'hadi serkan az daha gayret, kalk artık ayağa. yattığın yerden resim yapıp gitar çalma uyuşuk' diye takılırdım sana. ve sonra kader beni izmir'e sürükledi. artık her istediğinde seni ziyaret edebilecektim. arayıp 'bugün sana geliyorum' dediğimde nasıl da mutluydun. fakat gel gör ki o gün bir başka eski dostla fazla zaman geçirmek, 'iki bira daha içelim' derken saati unutmak pahalıya patladı.
- erkan, abi ne zaman geleceksin? nerdesin şimdi?
- bornova'dayım dostum. akın'la beraberiz şimdi kalkıyoruz.
- abi acele etsen ya, benim çok sancım var. ilaç almam lazım o zaman da uyuyorum.
- serkan o zaman sen iç abi ilacını, acı çekme. zaten çeşme'deyim artık, gelirim daha sonra.
- peki baba, görüşürüz o zaman. ama gel mutlaka.
- öpüyorum kardeşim. hoşçakal...
ve derken çeşme günleri başladı. msn'de her rastlaştığımızda ne zaman geleceğimi sordun, her hafta sonu bir mani çıktı. ve günün birinde izmir'den apar topar, adeta kaçarcasına uzaklaştım. ne de olsa sonra görüşürdük, iyileşecektin sen emindim. altı üstü 5 ay askerlik yapacaktım sonra görüşecektik.
kaderin oyunu mu demeli nedir, öyle berbat bir yere çıktı ki askerlik ne internet kafe vardı çevrede ne de bize çarşı izni. sana nerde olduğumu söyleyememiştim. gerçi facebook'ta yazıyordu, görmüşsündür. telefon desen, içerde kullanırım umuduyla cep telefonumdaki numaraları kaydetme gereği duymadım. telefon da sim kart da alıkonulunca bağımız tamamen koptu. ama ne fark ederdi ki; en fazla azıcık sitem edecektin bana. hem geldiğimde seni ayakta görecektim. herkese bahsettim senden konusu açıldıkça; 'benim arkadaşım kanseri yeniyor, çok güçlü' diye övündüm.
bitti sonunda ayrılık, dün özgürlüğüme kavuştum. telefonun şarjı bitmiş, simkart bloke olmuş, kimseye haber veremedim. zaten niyetli de değildim, sürpriz yapmayı severim bilirsin. gece otobüsteyken birden aklıma geldin. komik bir anımızı hatırladım, güldüm. (bkz: #3333722)ve ardından içimden 'ne iyi çocuktu rahmetli' dedim. ne? ne rahmetlisi lan salak? tööbe tööbe... ve az önce facebookta barış'ın gönderdiği mesaj : ' arkadaşlar serkan (papaz) vefat etmiş'. söz bitti...
söylesene serkan; ben şimdi neye pişman olayım? bana verdiğin gitarı mersin'den ayrılırken taşımak zor geldiği için bizim bakkala bırakmama mı? o gün ziyaretine gelmememe mi? yoksa ne içimdeki acıyı ne de senin ışığını anlatabilen böyle kötü bir yazı yazdığıma mı? acılarını bize bırakıp gittin, canın sağolsun. hak ettiğin yerdesin biliyorum, ışık oldun artık. affettin mi beni serkan? dedemden sonra bir de sen küsme bana yalvarırım. 'üzülme' de, 'hiçbirimiz beklemiyorduk bunu, suçlu hissetme' de. sonra bir gün tekrar buluşunca çıkarırsın acısını be koca adam.
cemal süreya hani adından bir harfi atmış ya; ben de artık adımın önüne -s'yi ekliyorum. yakında görüşürüz güzel dostum, sağlıcakla kal.
'' Bütün herkes yanımdaymış
külliyen yalan,
duman altı ciğerlerim görmüyor onları,
kapanmış gönül gözüm.
seslerini işitmez oldum son zamanlar,
alkış ister gönül belki,
bu kış günü.
mavi deniz eskidendi
o da yabancı bana
çocuğuma, torunuma torbama.
yaren sözü kalmış aklımda
yar, en güzeliymiş sözlerin
açan gözümü bir o olmuş
en yaralayan da.
her yere uydururum aslında şu saatte
yaren, yarim, yaram, yarım.
Senmişsin bunları bana yapan
haberin yokmuş
olsun
tutunca saçının inceden uçlarını
unutturursun
yaram yarim yarım.
seni sevmenin keyfini verdin bana
sardın
Bütün herkes yanımdaymış
külliyen yalan
dumanaltı ciğerlerim.
görmüyor onları.
kapanmış gönül gözüm
içimde bir sen kaldın... '' *