roma termini den tren kalkarken içimde bir heyecan vardı. konserin yapılacağı mekana daha önce hiç gitmemiştim ve gerek tren istasyonunu gerekse yolu sorarak bulmuştum ama artık teatro romano di antica daydım. biletimi aldım ve sıraya girdim. etraf çok kalabalık değildi ama hatırı sayılır bir kitle sırada beklemekteydi. kapı açılış saati gelince içeri alındık. anfi tiyatroya yürüyene kadar çok güzel bir güneş batışı antik bölgenin kalıtılarını alevlendiriyor, ortama farklı bir büyü katıyordu. etraftaki ağaçlar o etkileyici manzarayı tamamlıyordu. en sonunda tarihi tiyatroya geldim ve önlerde bir yere oturdum sahneyi incelemeye başladım. dikkatimi ilk çeken şey gitar anfilerinin ve klavyenin üstündeki meksika bayrağı oldu, gerçi şaşılacak bir şey yoktu. grup elemanları meksika kökenliydi. ikinci şey ise sahnenin arka kısmı tamamen boştu ve sadece ağaçlar vardı. bir arka planı ya da branda konulmamıştı, neden konulmadığını ise hava tamamen kararıp ışık ekipmanı çalıştırıldığında anladım. o ağaçlar ve ışık bütün şovun bir parçasıydı ve bütün o müzikal atmosferi tamamlamakla kalmıyor apayrı bir havaya büründüryordu. sonunda grup sahneye çıktı ve bütün enerjisiyle çalmaya başladı. omar rodriguez lopez in bir oraya bir buraya zıplayarak gitar çalmasına dünyanın en iyi davulcularından biri olan thomas pridgen bütün o zor ve komplike ritimlere rağmen eşlik etti ve enerjik şovu tamamladı. bu iki yetenek birbirlerine nazire yaparcasına yardırırken grubun muhteşem vokalisti cedric bixler zavala kendini tamamen şarkı söylemeye kaptırmış ve yerinden kımıldamıyordu zira konser boyunca yerinden kıpırdamayan o soğuk adam konser sonunda sadece bedenini öne eğip seyirciyi selamladıktan sonra thank you demiş ve sahneden ayrılmıştır. konseri müzikal olarak yorumlamak benim gibi bir dönem müzikler uğraşmış birine bile düşmez nitelikte muhteşem ve etkileyiciydi zaten bu konserden sonra gittiğim tek konser nekropsi konseri olmuştur. bir de unutmadan omar rodriguez lopez abimizin konserde kullandığı pena şu an çekmecemi süslemektedir.