isimlerini yanyana getirmekten utandığım iki insan.
evet ikisi de insan.
biri hakir, bir alim.
charles darwin;
Biyoloji, Jeoloji, Doğa bilimleri alanlarında ihtisas yapmış bir bilim adamı.
Beagle Yolculuğu, Türlerin Kökeni, Doğal seçilim konularında önemli araştırmalar yapmış, büyük başarılar elde etmiş bir bilgin.
ingiliz Kraliyet Madalyası (1853)
Wollaston Madalyası (1859)
Copley Madalyası (1864)
ödülleriyle başarısını ispatlamış bir fikir adamı.
30 yıl süren araştırması türlerin kökeni ile düm insanlığa aydınlık fikrini ve teorisini göstermiştir.
lakin kimi aklıkara insanlar,
bilimi bile karartmaya çalışmaktan geri durmamaktadırlar.
onlar ortaçağ kilise sesinden tiksinir ve aşağılık bulurlar,
ama günümüzde aynısını kendi akıllarında uygulamaktan hiç de gocunmazlar.
işte onların karanlığını örten tozlu battaniyesi ile çıkagelir,
harun yahya kod adlı, adnan oktar hoca efendi.
arthur üstadım şöyle der;
"Dinler ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak."
işte cahillikleriyle yaşayan insanların üzerinden bir asalak gibi beslenen oktar hoca,
onların toplu orgasm törenlerini sağlar.
zamanında 'abi' evlerinde 'abi' olan oktar hoca, şimdilerde,
yatları, otelleri, villalarıyla bir kont olmuştur.
darwin ise bilime adanmış bir ömürle ölümü kucaklamıştır.