bir melek vardı rüyamda. sana uzanmıştı elleri. mutluluk akıyordu sana.
sen ellerini uzatmıştın meleğe.
ben uzatmıştım ellerimi meleğe...
sonra bir harami geldi, çaldı mutluluğumuzu.
baban ağlarken...
hiç babalar ağlar mı oğul?
sonra melek...
şimdi dönülmez akşamın ufkundaki şarkılardayım.
şimdi son sözlerin söylendiği kararlardayım.
ışıkları sönmüştür artık yarınların... yalanların...
çoktan hasat edilmiş masal tarlaları...
bir yok oluşa imzasını atmak gibi kahroluşlarım oldu benim.
ve kahrolası bir varoluşa dair paraflarım...
mayıstı. bu yüzden suçlandım.
mayıstı. bu yüzden suçsuzdum...
ah ne zordur insanın evini terk etmek zorunda kalması.
en keyiflli şarkılar bile ağlatır insanı. hiç babalar ağlar mı? senin baban ağladı oğlum. hem de yüreği yırtılarak, ciğeri parçalanarak...
(sen de hayatın sadece kağıt par(ç)alar(ın)dan ibaret olduğunu düşünme.) sevgi diye bir duygu var ama oğul, para diye bir duygu yok oğul. her şey insan için oğul. hatalar, yanlışlar hep benim olsun. sevgiler doğrular seninle olsun, güzellikler seni bulsun. unutma ölüm de insan için.
taş kalpler vardı benim sağ yanımda. sen hep sol yanımda ol emi oğlum. hep kalbimde.
kurbanıydım belki de bir senaryonun. bayramlar seninle olsun...
davalıyım hayattan. hayat seninle olsun...
küçücük yüreğin hayata kanat çırparken, ben sürgün.
güzel gözlerin gülümserken resimlerden, ben kahır.
hüzün çiçekleri, yalnızlık massalları... çiçekler susuz, masallar yalan...
ateşlerdeyim...
umudun tükendiği yerde bırakıldım. umuda bile hesap soramadım.
tükendim...
koştum ardından. yorulmadım. yorulmadım. yoğruldum.
nasır tutmuş bir yürekte vicdan aradım. utandım kendimden bile. utandı insanlığım.
tükenmişti gelecek zamanlı fiiller.bu yüzden affettim kendimi.
affet beni.
çıktı içimdeki cennet...
ben çıktım içimden, baktım kendime...
çıktım kendimden, baktım içime...anladım o zaman çoktan zehirlendiğimi...
hiç başarısız intiharım olmadı benim. kaç bin defa öldüm, mahşer yağdı bileklerimdeki mezarlara. kanadı kırık yürek...
kabuk bağlar mı bu yaralar?
karanlık yollar, acımasız patikalar...
bu nasıl ayrılıktır? hani her elvedanın bir tadı vardı. o buruk tadı. yürek burkulması...
şimdi büyük acılarla, büyük hüzünlerle aldatıyorum büyük aşkımı...
yirmi günlüktün. mayıstı. oğlumdun. canımdın.
yirmi günlük düşürdüm seni rahmimden. kaç yirmi gün geçti seni görmeyeli...
kırılmış bir kalemin ucunda, hani son nefes gibi, hani seni seviyorumların son çırpınışları gibi... sırtından bıçaklanmış gibi... hani ben gidiyorum gibi...
şimdi dönülmez akşamın ufkundaki şarkılardayım.
şimdi son sözlerin söylendiği kararlardayım.
ödülü yalnızlık bu zaferlerin. ödülü pişmanlık. sen en büyük silahı zaferlerin. sen en büyük hediyem. ben yenildim oğlum. bunun için affettim kendimi... affet beni...
bugün yirmi dört temmuz. en büyük hediyemdin aslında... ama en büyük hediyem oldun...
doğum günüm kutlu olsun... acılardan bir demet yaptım kendime. üfledim yüreğimdeki ateşe. kutladım kendimi...
yalnızdı temmuz yirmi dört. ağladık yalnızlığımıza...
sonra bir oğlum vardı benim...
yüzünü bile hatırlayamadığım...