bir operasyonda yaralı olarak vatan hainlerinin eline düşmekle başlayan sürecin son noktasıdır.
önce bu hainlerin her türlü aşağılamalarına ve işkencelerine maruz kalırsınız. fırsatınız olsa, kendi canınızı alırsınız ama o fırsat bir türlü elinize geçmez, geçmesine izin de verilmez. zira rütbeniz astsubay çavuştur. hainler için önemli propaganda malzemesinizdir.
sonra kafalarına estiği bir vakit, sizi bir ağaca ellerinizden bağlayarak asarlar. ne yapacaklar diye düşünürsünüz, aklınıza pek bir ihtimal gelmez. sonra altınıza bir kaç taşı üstüste koyup, ocak gibi bir şey yapmaya başlarlar. niyetlerini anlarsınız. köpeklere yalvarmaktansa, bildiğiniz duaları okumaya başlarsınız. sonra bu taş ocağın üzerine ayaklarınızdan bir kaç santim aşağıda olacak şekilde bir sac koyarlar ve ocağı yakarlar. yavaş yavaş ısınan sac ayaklarınızı yakmaya başlar. postallarınızı ve çoraplarınızı zaten ayaklarınızdan aldıkları için ayaklarınızı koruyacak bir şey yoktur. ayaklarınızı yukarı çekmeye çalışırsınız ama fazla tutamazsınız. dayanma gücü vermesi için allah'a yalvarırsınız. bu sırada ateşe daha fazla odun atarlar. saatler geçtikçe, artık bacaklarınızdaki sinirler yanma yüzünden öldüğü için bacaklarınızı hissetmezsiniz. bir an önce ölmeyi dilersiniz ama olmaz. siz yanarsınız, onlar orada kadınlı erkekli kah sizi seyrederler, kah türkü söylerler, kah şakalaşırlar. arada ateşe odun atmayı da ihmal etmezler. kendi yanık etinizin kokusu midenizi bulandırır. kusarsınız. sonra yavaş yavaş belinizden yukarı yanma artar da artar. ta ki acı yüzünden kendinizden geçene kadar.
o akşam karakolun telsiz frekansına giren bir hain, arkadaşlarınıza sizin yerinizi söyler. arkadaşlarınız sizi almak üzere, pusu tehlikesine karşı tetikte olarak ilerlerler. gecenin karanlığında sadece ay ışığı vardır. sizin bulunacağınızı umdukları yere geldiklerinde yanık et kokusundan akıbetinizi tahmin edener olur ama söylemeye cesaret edemezler, inanmak istemezler. işte o sırada bir askerin sesi duyulur "komutanım! burada!". tüm arkadaşlarınız ağacın önüne toplaşmış ağaçtan sallanan sizin yanmış cesedinize bakmaktadırlar. sonradan hainlerden birinin de itiraf edeceği gibi "aman dilemeden, acınma talep etmeden, allah allah diye bağırarak" can vermişsinizdir. köpeklerin aklı fikri almamıştır bu işi.
cenazeniz için karakola bir tabut getirilir ama kollarınız ağaca asılıyken yandığı için taş kesilmiştir ve tabuta sığmamaktadır. yapılacak tek şey vardır. yanmış cesedinizdeki yanık kollarınızı kırarlar ve tabutta yanınıza koyarlar. cenazeniz memlekeketinizde toprağa verilirken, ne anneniz, ne de nişanlınız sizi görecektir. bir tek dayınız ısrar edip sizi görmek ister. o da zaten sizi görünce kriz geçirerek hastaneye kaldırılır. dualarla toprağa verilirsiniz. mezarınıza bir bayrak dikilir. mezar taşınızda ise, bu kadar korkunç bir şekilde ölümünüzün karşılığı olan şu eşsiz ünvan yer alır: