şu sıralar new york da gösterime sokulan, beckett ın gelmiş geçmiş en beğendiğim tiyatro eseridir. minimalist sunumu, ne için yaşadığımızı pek de açıklayamadığımız bu günlerdeki post modernist yaklaşımı, biraz varoluşsal ve yeterli derecede ironik olan bu eser tam da yaşamıma ışık tutar. hayatıma yaptığım yorumların azıcık da olsa umut dolu olması beni öldürmeyen tek sebeptir belkide. bir şey gelecek, bir şey olacak... mutluluğa duyduğum özlemin tek habercisidir umut. bu yüzden severim ben de beklemeyi. oyun boyunca hiç bir şey olmayan ve sadece beklemeyi tercih eden vladamir ve estragon un diyaloglarına bakarsanız öyle ya da böyle beklemeye olan teslimiyetlerinin aslında onları yaşatan tek şey olduğunu da görebilirsiniz derim.
keşke new yorklularla birlikte oradaki enerjiden ben de faydalanabilseydim diye kıskanarak içimi çektim sonra da bu yazıyı yazdım.