tam da 95 kişilik öğrencilerin oturacak yer bulamayıp pencere kenarlarında oturduğu bir ülke olduğu için kafa yorulacak bir durumdur.
anayasaya göre devlet laik ve vatandaşlarının temel gereksinimlerini karşılaması gereken sosyal bir devlettir. bugün ülkemize baktığımızda vaziyetin laiklik yerine dine müdahale eden laikçilik olduğunu, sosyal devletin ise hak getire bir vaziyette olduğunu görmekteyiz.
bu kadar cami yapılması dinle ilgili değildir, tamamen politiktir. ekonominin bozuk olduğu ülkemizde insanların topyekün ayaklanmasını engellemek dine düşmektedir. hiç cuma vaazında bir hocanın açlıktan, adaletsizliklerden bahsettiğini duydunuz mu? bahsetse bile bağış yapın, kurban kesin boyutundan öte bir tavsiye vermez.
yani izlenen siyasetin hedefi temel gereksinimleri karşılanmamış insanlarıkapitalist sisteme baş kaldırmadan nasıl idare ederiz zihniyetidir. ha tabi bu arada buna karşı çıkanlar için de silah hazırdır: yaftalamak. çok basit, komünist, allah'sız, bölücü de daha o insan ne dese haksızdır, senin kötülüğünü düşünüyordur. kemalizmin bile günümüzde yaftalama aracı olduğunu görmeye başladık. demem o ki bu kadar çok cami yapılması pek de dinle ilgili değildir. dini kullanarak siyaset yapmayla ilgilidir ancak.
kaldı ki insanların temel gereksinimleri (eğitim, yemek, barınma, ulaşım gibi...) sağlansa bile tam anlamıyla laik bir devlet cami yapmamalıdır, ama yapana da sen neden yapıyorsun diye müdahale etmemelidir. devletin cami yaptırması bir dini olduğunu gösterir, ki bu dalaiklik` anlayışıyla çelişir. devlet cami veya kilise yaparsa kaşar peynirine tapanlar da kaşar peynirinin yenmesinin yasaklanmasını talep edebilirler. saçma olduğunu düşünebilirsiniz, zaten devletin dininin olması da böyle bir şey işte.
sonuçta devlet hiçbir dine yakın veya uzak olmaz, devletin sorumluluğu insanların eğitimi, barınması ve karınlarının tokluğudur. din ise vatandaşı bireysel olarak ilgilendirir.