idamın ömür boyu hapis cezasına göre daha fazla yaptırım gücü olduğunu hiç sanmıyorum. Ömür boyu bir odaya kapanmayı göze almış kimseyi, idam cezası durduramaz. Bir tecavüz olayının ortaya çıkması, o kişinin bütün aile ve iş çevresi tarafından dışlanmasına neden olur. Bunun üstüne hakkı ile verilmiş bir hapis cezası düşünülürse, bu kişi için oldukça ciddi bir kayıp olacaktır. Bunları göze alacak kadar kontrolden çıkmış birini idam cezası durduramaz. idam cezasının uygulandığı ABD'nin bazı eyaletlerine bakıldığında, idam cezasının suç oranını Avrupa ülkelerinin suç oranının altına indirmediği görülecektir. Hatta tam ters bir durum söz konusudur. Her türlü psikopatça olarak nitelendirilebilecek olay hala daha çok ABD'de çıkmaktadır. Yani, idam cezasının yaptırım gücü idam cezasını gerekli kılacak yeterlilikte değildir.
insanın yaşama hakkı kutsaldır. Siz devlet, yani en büyük otorite olarak idam cezasını uygularsanız, bu devletin altında şekillenecek olan yeni nesiller insan hayatının kutsallığını anlamayacaklardır. En büyük otorite, bir nevi devlet baba suçluyu toplumdan korumak ve rehabilite etmek yerine, suçlunun hayatına son veriyor. Bu durumda kurallara uyan bir bireyin gözünde insan öldürmek normalleşecek. Ne de olsa kanun koyucu için bile normal bir şey. Sık olarak insan öldürülen bir ortamda büyüyen kişi için insan öldürebilmek, bu ortamda büyümeyen bir kişiye göre çok daha kolay olacak. Siz devlet olarak idam cezasını uygularsanız, insan öldürmenin normal bir olay olduğunu yeni gelen nesillerin bilinç altına işlemiş olacaksınız. Yani, idam cezası insanı yok etmenin daha kolay olduğu bir ortama neden olur.
idam cezasının haklı sebeplerinden biri de suçluyu beslemenin getirdiği ekonomik külfet olarak gösterilmekte. Bu argüman insani olarak kabul edilemez. Kaldı ki, hapishanelerde bile suçluya kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için, çalışma imkanı verilebilir. Yani, suçluya kendi emeğinden faydalanalarak, kendi ihtiyaçlarını karşılama imkanı sunulabilir.
idam cezasının istenmesinin nedenlerinden biri de, idamı isteyen kişinin o anda suçu işleyen kişiye karşı verdiği duygusal tepki, yani ona beslediği kindir. Cinayet suçlarının bir çoğunun altında da aynı kinin olduğunu düşününce, ortaya ironik bir durum çıkıyor. Bu ironin oluşması, bu kişinin idam cezasını istemesini haksız kılmaktadır.
Bir de idam cezası istenirken, suçlunun hapis cezasına zaten razı olacağı, "canıma minnet diyeceği" varsayılıyor. Bu nedenle idam cezasının yaptırım gücü olacağı söylenebiliyor. Ömür boyu özgürlüğünü kaybetmiş, bir kodese tıkılmış insan, dışardaki yaşamında ne tür koşullarda yaşıyor olabilir ki, hapisi canına minnet olarak görsün!? Gerçekten dışarda o kadar olumsuz koşullar içindeyse, bu durum kişinin idamı hak etmesini zaten geçersiz kılar. Toplum bu kişinin en temel insani gereksinimlerini karşılayamıyorsa, işlenen suçta toplumun da payı vardır.
Ne yazık ki, günümüz Türkiye'sinde adi suçlara karşı verilen cezalar oldukça yetersizdir. Bu da, toplum nezdinde idamı haklı görmek gibi bir yanılgıya neden olmakta. Ayrıca yaşam koşulları bireyi kolayca suça itmekte ve devlet suçluyu rehabilete edecek ortamı oluşturmaktan oldukça uzakta. Bu durum da, idamın haklı görünmesine neden olmakta daha doğrusu toplumun yanılgıya düşmesine neden olmakta.
idam cezasının uygulandığı bir toplum uygar bir toplum olamaz. idam cezası insan hayatının kutsallığına vurulan bir darbedir ve kabul edilemez.