bu soğuk dünyada, o gri türkiye'de, bireysel hezeyanları, sonsuz arzularıyla işte tezer özlünün adım adım sona yaklaşan üşüyen hayatı. 'bakın ey insanlar ben ne kadar acı çekiyorum, acıyın bana' kolaycı damarına hem de hiç basmadan, sade/samimi bir üslupla yazmış.
gecenin sabaha meyilli bir vakti kitabı okurken, satırların yazıldığı o anlardan birine gidip, yanıbaşında olup, saçlarını okşamak istedim tezer özlü'nün...evet. acıdığımdan filan değil ha, haşa. iyi gelir diye düşündüm.
"Sanki güzel bir ölü gövdeyle öç almak istediğim insanlar var. karşı çıkmak istediğim evler, koltuklar, halılar, müzikler, öğretmenler var. karşı çıkmak istediğim kurallar var. bir haykırış! küçük dünyanız sizin olsun. bir haykırış! sessizce yatağa dönüyorum."
"dışarıda, yaşamın gürültüsü içinde ya da başka evlerde, başka insanlarla yaşam her zaman daha güzel geliyor bize."
"bir şeylere açılmak, bir yerlere koşmak, dünyayı kavramak istiyorum. dünyanın bize yaşatılandan, öğretilenden daha başka olduğunu seziyorum."
"bu denli çözümsüz, dış olgulara bağımlı bir yaşamın içinde olmamak ne büyük mutluluk. o esir. her gün yaşlanmaya, her gün kafasından ve gövdesinden bir şeyler yitirmeye esir. her gün gelişen, her gün büyüyen, tüm çağlara varan bir bağımsızlığın, nesnelere dayanmayan bir özgürlüğün mutluluğuna hiç varmayacak. anadili bile gelişmemiş. düşünceleri, insan varoluşunun gerçeğini kavramaya yeterli değil."
`
leo ferre'nin konseri`:
"bana bunu yapmamalıydılar. bir gizlim yok ki. hepsine her zaman hastayken de iyi davrandım. kimseye bağırmadım. kimseye saldırmadım. acıları kendim çektim her zaman. öleceğim de ne olacak? ölsem ne olur?"
"ne 12 mart döneminde ne öncesi ne de sonrası devrimci mücadele içinde kendime bir yer vermiş değilim. düşünce ve davranışlarım küçük burjuva özgürlüklerinin sıkıcı sınırlarını yıkmaktan öte bir anlam taşımaz."
"ve altıma ediyorum. altıma ettiğimi değil; bağırsaklarım, mide ve öteki iç organlarımın içimden kopup, yere döküldüğünü algılıyorum, işte düşüncelerin en korkuncu, nasıl yaşayacağım bu organlar olmadan düye düşünüyorum. sonra tuvalete gidiyorum."
"motorlarla gezenler, yelkenlilerle dolaşan insanlar var. onlar mutlaka başka duygular taşıyan insanlar. akşam güzel giysilerle deniz kıyısında dans edecekler, istanbul'da monako prensliğinde gibi yaşamaya çalışan insanlar da var. ama o insanların dünyası beni hiç ilgilendirmiyor. aksine, onlardan biri olmadığım için mutluyum."
"iki insanın birleşmesindeki sonsuzluk, özü olmalı insan yaşamının. özü olmalı güneşin. özü olmalı sevişmeyi duyan ve duyuran gücün.(...) bu sarsıntı özü olmalı evrenin. sonsuza dek varan, var eden, yaşatan, yaşamı ileri çağlara devreden bu birleşme..."