araf

entry278 galeri video4
    88.
  1. bir elif şafak romanı.

    "kim gerçek yabancı -bir ülkede yaşayığ başka bir yere ait olduğunu bilen mi, yoksa kendi ülkesinde yabancı bir hayatı sürüp, ait olacak başka bir yeri de olmayan mı?

    -

    isimlerin yabancı memleketlere ayak uydurma sürecinde muhakkak bir şeyler eksilir -bazen bir nokta, bazen bir harf ya da vurgu. yabancının isminin başına gelenler pişmiş tavuğun olmasa da pişmiş ıspanağın başına gelenlere benzer -ana malzemeye yeni bir tat eklenmesine eklenmiştir de kalıpta gözle görülür bir çekme olmuştur bu arada. yabancı işte ilk bu fireyi vermeyi öğrenir. yabancı bir ülkede yaşamanın birinci icabı insanın en aşina olduğu şeye, ismine yabancılaşmasıdır."

    diyor yazar.

    siyah süt'te de ana karakter kendine has, ilginç bir kadındı, ve ana karakterin çevresinde bir sürü ilginç kadıncık vardı, baba ve piç'te de ana kahramanımız ilginç bir kadın olarak karşımıza çıktı. bu kitapta'da gail'imiz var, kendine ait özellikleri olan yşne ilginç bir kadın. elif şafak değişik ilginç kadınları irdelediği için takdir edilmeli önce. sonra da kelimeleri bu kadar güzel toparladığı için. umarım türk edebiyatı derslerinde, türk romancılığı üzerinde konuşulurken elif şafak'ta bir Namık Kemal'le, bir ahmet ekrem'le beraber anılır..

    --spoiler--
    aşık olmak sevgilinin isimlerini kendime mal etmektir, aşkın bitmesi ise isimlerin iadesi. isimler insanların varoluş kalelerine uzanan köprülerdir. onlar vasıtasıyla başkaları, hem dostlar hem de düşmanlar parmak ucunda içeri girmenin bir yolunu bulurlar. birinin adını öğrenmek varoluşunun yarısını ele geçirmektir, gerisi parçalar ve ayrıntılardan ibarettir. çocuklar bunu ruhlarının derinliklerinde bilirler. bir yabancı isimlerini sorduğunda içgüdüsel olarak bunu söylemeyi reddetmeleri bundandır. çocuklar isimlerin gücünü idrak ederler ama büyüdüklerinde unuturlar.

    ...
    isimler maşuğun varoluş kalesine bizi buyur eden asma köprülerdir ama oraya girmenin, ya da ordan firar etmenin tek yolu değil. ilk bakışta göze çarpmayacak kadar derinlere gömülü başka patikalar da olabilir bir yerlerde. başka isimler, takma adlar, lakaplar, kesinlikle başka bir zamana, başka bir bilince ait, gayri resmi, kayıtsız, tanımlanmamış isimler, kimi sonsuza kadar unutulmuş, kimi kalıcı, her biri aşk labirentinde sevgilinin elimizden kaçıp gidebileceği gizli birer tünel, hem de daha aşığı yokluğunu bile fark edemeden. isimler böyledir işte, bir insana dair ilk ve en kolay öğrenilen, ama aslında en zor sahip olunabilen.
    --spoiler--


    --spoiler--
    her zamanki gibi muzun içinde bir harf vardı ve bu seferki harf "p"'ye benziyordu -tıpkı "peri", "parlak" ya da "pekmez" de olduğu gibi. ki bu iyiye işaretti. ama bir taraftan da "h"ye benziyordu, "hüzün", "hayal kırıklığı" ya da "hüsran" da olduğu gibi ki bu iyiye işaret değildi.

    çocukken annesiyle birlikte oynadıkları bir oyundu bu. eskiden cennette tanrı kendine bir alfabe çorbası pişirmiş ve bunu devasa bir pencereye koyup mutfak penceresinin yanında soğumaya bırakmıştı. ama sonra kuvvetli, küstah bir rüzgar ya da belki bizzat şeytan, kazara ya da kasten (hikayenin bu bölümü her anlatıldığında değişirdi) kaseyi yere, yani gökyüzüne düşürmüş ve çorbanın içindeki bütün harfler kainata saçılmıştı, bir daha asla toplanmamak üzere. harfler her yerdeydi, fark edilip bulunmayı bekliyorlardı. cennet kasesi'nde kalsalar oluşturabilecekleri kelimelere yerleştirilmek, eski manalara kavuşabilmek istiyorlardı.
    --spoiler--

    --spoiler--

    "koş, seni terk ediyor."

    ömer hayatında bir kere daha zamanın hızının gerisinde kalışına tanık oluyor, hayatın kadansını yakalayamayışını seyrediyor, ne var ki bu sefer peşinden koştuğu ölümün kadansı. 'tehlike getir hayatıma küçük yabancı' gail, taksi şoförü ve ömer köprü üzerinde dizili arabaların arasında zikzak çiziyorlar. sağda solda birkaç şoför onları şaşkın bakışlarla seyrediyor. 'senin yanında huzur bulayım' bazıları olağandışı bir şey olduğunu daha yeni anlamaya başlıyor. başkalarına gösteriyorlar. 'bana tehlike ver küçük yabancı' göz açıp kapayana kadar arabalardaki bütün insanlar köprüden canlı bir intihar girişimini seyretmenin heyecanıyla mest. 've hastalığını hissedeyim...' ömer koşuyor. onun önünde taksi şoförü koiuyor. onun önünde gail koşuyor. onun önünde sadece boşluk var.

    şimdi korkulukların öteki tarafında, sadece tek eliyle hayata tutunmuş vaziyette duran gail seyircilerinden habersiz. köprüye ve karmaşasına arkasını, yukarıdan olağanüstü dingin görünen şehre de yüzünü dönmüş. tuhaftır şu anda burada gördüğü manzara, 607 numaralı odanın manzarasından bile daha güzel. nefesini sabitlemek ister gibi derin bir nefes alıyor. bir kez daha öteki uçta ama bu sefer kendini sona daha yakın hissediyor. bu sefer hayatındaki her dakika, tanıdığı her insan, içinde barındırdığı her benlik alfabe çorbasındaki harfler misali. zihninde karıştırıyor hepsini, bütün o birbirine uymaz anları, anıları, bir girdapta döne döne eriyinceye kadar. bir kasedeki kusmuğumsu püre, annesinin kuzguni saçları, omletin tadı, bir parça sosis, baharatlı ve sıcak, geri çıkarılamaz, yutulamaz, bebek boğazına takılmış.. ay çıtığında tapınılan asur-babil tanrıçası.. daimi hudutlar... tepsilerde donmuş çikolata figürler... sürülerinde tek kalamayıp tek başlarına uçan topal kuşlar... aniden her şey çözünebilir izlenimi veriyor, alfabe çorbasında çığrından çıkmış harfler gibi bitimsiz bütünlerin kırık dökük parçaları. aniden muazzam bir hızla düştüğünü hissediyor ve bir sonraki isminin ne olacağının artık önem taşımadığı çivit rengi bir boşluğa çekildiğini.

    geride, zamanın çok gerisinde, cılız bir avuntu geçiyor ömer'in zihninden. ölmeyeek. hayır, ölmeyecek. insanlar başkalarının ülkelerinde intihar etmez, burası onun vatanı değil. peki hiç vatanı oldu mu onun? kim gerçek yabancı -bir ülkede yaşayığ başka bir yere ait olduğunu bilen mi, yoksa kendi ülkesinde yabancı bir hayatı sürüp, ait olacak başka bir yeri de olmayan mı?

    köprü denizden 64 metre yükseklikte. ömer'in walkman'inde bir şarkı çalıyor. şarkı üç dakika yirmi saniye ama tekrar tekra çalarsa sonsuza kadar sürebilir.

    gail'in düşüşü sadece 2.7 saniye sürüyor.
    --spoiler--
    7 ...