korkuyu beklerken

entry42 galeri
    9.
  1. bu sefer doğru bir öyküdeydim. kağıdı bulan insanevladına hürmetler.

    beyaz mantolu adam:

    aylak bir adam bu da. Cüzdanında daha az para var ve konuşmayı sevmiyor o kadar.

    "kalabalık bir topluluk içindeydi. başarısızdı. parası yoktu. dileniyordu."

    "sonra, sanki bir daha hiç gülümsemeyecekmiş gibi mahzunlaştı birden."

    ve Beyaz mantolu adam deniz ve iyot ve balıkları tercih eder. iyi mi eder? Kötü mü eder?

    unutulan:

    "görünüşüme bakma, içim öldü artık diye korkturdu beni."

    "nasıl olursan ol, var olduğunu bilmek bana yeter demiştim."

    ve son;

    "seni çok mu yalnız bıraktılar sevgilim?"

    tam bu cümleden sonra sigarasını yakanlar? evet duman iyi geliyor.

    korkuyu beklerken:

    hem kahkalar attırıp hem efkarlandırabilen hem de...
    kitaptaki en başarılı öykü, başarısız bir hayat üzerine.

    "buldum: yalnız kalmaktan korktukça yalnızlığı artıyor."

    "yarabbim her şeyi birden akıl edemeyecek miyim?"

    "Günler geçtikçe sadece kötü hatıralar artıyor."

    "yalnız yaşayan insanların kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır."

    "her davranışımın yarısında, başka bir heyecana kaptırıyorum kendimi."

    "Acaba iyi bir şey olacak mı? hayır dedim, kendi kendime. iyi şeyler birdenbire olur. bu kadar bekletmez insanı. sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. ya da hiçbir şey çıkmaz."

    "iki işi birden düşünemiyordum. bu yüzden çok kaybım oldu. yoksa araba filan almam işten bile değildi."

    "sabah uyanınca sevinçliydim. uyku zamanın dörtte birini dakikaları saymadan geçirmemi sağlıyordu."

    "neden hep korktuğum işler başıma geliyordu?"

    "hayalimde daha önce çok insan öldürmüş olduğum için bu son ölümler beni fazla sarsmadı."

    "evet büyük şehirlerde doğdu, 28 yaşına kadar çeşitli üniversitelerde (yalan) eğitim gördü, çeşitli işlere girdi, aldığı bir mektubu yaktı ve bunu üzerine öldü."

    "Biraz şüpheci olmuştum. Descartes de herhalde çok yalnız kalmıştı." *
    "mesele bir şeyleri sıcak bir çorbanın kokusunu duyar gibi hissedebilmekti. bense bunu hiç becerememiştim. ne tabiatı, ne insanları, ne de olup bitenleri hiç sevmemmiştim, kendimi bile, yaptıklarımı bile."

    "ben bir şeyin taklidiydim fakat aslımı bile doğru dürüst öğrenememiştim. ülkeme ve insanlarına kızmaya başladım, kimsenin doğru dürüst okuduğu yoktu. doğru dürüst hissetmesini bile beceremiyorlardı."

    Yeter! yoruldum, bi baktım henüz öykünün yarısına bile gelmemişim * altı çizili olanların hepsini yazmak namümkün. siz alın okuyun ben de icap ettiğinde sözlükten değil, açar kitaptan bakarım.

    waiting for fear, waiting for godot...hepimiz waiter'ız bi yerde. nerde?

    bir mektup:

    trajikomik.

    "söylenen sözleri hemen ciddiye almak gibi önüne geçemediğim bir özelliğim olduğu için ertesi gün size koştum."

    "ona*, bu yumuşaklığım yüzünden köpeklikten başka bir şey öğretemedim. bir de yalnızlığı öğrettim ona."

    "Ebedi aşk nedir? ikimizin de yapacak hiçbir şeyi olmamaktan başka ortak özelliklerimizin bulunması mıdır? anlıyorum, yıllarca süren zorunlu bir yalnızlıktan sonra nasıl olur da bu kadar titiz davranabilirsin diyeceksiniz..."

    ne evet ne hayır:

    mizah dergisi yazıları haricinde, okurken kahkalar attığım ilk yazdırgaçlı güldürgeç düşündürgeç. öyle böyle değil.

    "şu 'sevdiğim insan' sözünü duyunca bütün iyi duygularım yok oluyor mc'ye karşı..."

    tahta at:

    kanatimce kitaptaki en/tek zayıf öykü. tuzcuoğullarının sinan deli fişek bir şey, ara da sağlam tiradlar da atmadı değil lakin sürükleme problemi var, ya da ben sürüklenemedim.

    babama mektup:

    bir hesaplaşma. babalar ve oğullar arasında.

    "yıllar önce, bazı zamanlar sen olmasaydın birçok şey yapabileceğimi düşünürdüm. şimdi artık suçun kendimde olduğunu görmek zorundayım."

    "Acaba senin de bilinçaltın var mıydı babacığım? bana öyle geliyor ki sizin zamanınızda böyle şeyler icat edilmemişti. sanki osmanlıların böyle huyları yoktu gibi geliyor bana. senin fesli ve redingotlu resimlerini gözümün önüne getiriyorum da, bu görüntüyle varoluşçu bir bunalımı yanyana düşünemiyorum doğrusu. aslında bizler de bir özenti içindeyiz, ama ne de olsa bu kurt içimize düştü bir kere babacığım, bazı meseleleri bu yüzden büyütüyoruz."

    "Bazı kitaplar yüzünden kafam biraz karışmışsa da bugün bile senin içtenliğini taşıdığımı ümit ediyorum."

    Babalar, her zaman en babadır. tırnağımın içinde yazdım, bu da benden olsun.

    demiryolu hikayeleri-bir rüya:

    oğuz atay'ın kurgudaki düşgücünün anlatan bence hüzünlü bir öykü.

    "o gece genç kadınla ümitsizliğin ve yalnızlığın verdiği karışık duygular içinde seviştik."

    "Ama gene de ona yazmak, hep onun için yazmak, ona durmadan anlatmak, nerede olduğumu bildirmek istiyorum."

    "ben burdayım sevgili okuyucum, sen nerdesin acaba?"

    ...

    Burdayım, şimdilik de,
    Buralar nerde?
    25 ...