savaşa meraklı tüm insanlar kendilerini bu oyuna verseler ne savaş kalır ne de antlaşmalar.
satranç tam anlamıyla yönetimini üstlendiği, adamlarının olduğu, oynandığı süre boyunca hayat gibidir. yönetmesini bilirsen sonuca başarıyla ulaşırsın.
fil: gözleri küçük kulakları büyüktür. nedeni; görmez fakat iyi duyar, çapraz hareketiyle en uzaktaki taşı hissettirmeden bitiriverir.
kale: asil duruşuyla ve ağır hareketiyle tam bir korumadır. nettir.
at: koşan bir atın ayakları birbirine çarptığında hasar vermesin diye bi alet takılır biliyor muydunuz. konumuzla ne alakası var demeyin. atı bir atla durdurmayı tercih ederseniz ilgisi dağılmış rakibinizi hiç ummadığı bir anda düşürebilirsiniz. bu da bir çeşit atın ayağını koruma yöntemidir.
vezir: sadık bir dost. her zaman, her şey için kendini her yere atabilir.
şah: ruh ikiziniz. onu istediğiniz gibi etkiler doğru kararlar verdirterek hayatta başarılı olabilir ya da ömrünü uzatabilirsiniz.
piyon: hiç bir beklentisi olmayan, bu yüzden de fazla önemsenmeyen sadık askerler! ummadığınız işler de çıkarabilirler.
aslında bu şekilde ayırarak anlatmak istemiyordum söyleyeceklerimi ama oldu bi kere.
sonuç: hayatla aynı paralelde gördüğüm bir oyun, bir spor, bir eğlence, ve pek çok ders!
tanımadığınız yakınınız olmayan insanlardan dahi bir şey öğrenebilirsiniz, onun böyle bir çabası olmasa dahi! satrançta öyle bence.
ayrıca ıssız adama bağlayıp popüler kültüre de geçiş yapmak isterim. ada nın yapılan yemeği yavaş yavaş yemesi karşılığında yapılan ilkokul yorumunu hatırlayın!
çoban mat ı yapmak isteyen taraf; aceleci, bir an önce işini bitirip gitmek isteyen
oyunun tadını değil de galibiyetin zevkini çıkarmak için can atan anlık mutluluklara kaptırmış karakterdedir *