babadan kalma bir tarla var. iki kardeş bu tarlayı evlerinden gelip işliyorlar, çalışıyorlar. hasat zamanı hasadı paylaşıyorlar ve akşam evlerine gidiyorlar. kardeşlerden biri gece hiç uyuyamıyor, düşünüyor ki, ben bekarım, kardeşimin ise karısı ve çocukları var. buğdayı aldık, pay ettik, anlaştık ama, bu benim aldığım buğday bana fazla. onun daha çok ihtiyacı vardır. ben bir kısmını ona vereyim. uyuyamıyor, kalkıyor, buğdayı ayırıyor, çuvallara doldurup sırtlanıyor ve yola koyuluyor. o yola koyulurken öteki kardeş de uyuyamıyor ve düşünüyor ki. yahu biz pay ettik hasadı ama benim çocuklarım var, bana ilerde bir şey olsa,çocuklarım bana bakar. kardeşimin ise kimsesi yok. yapayalnız. onun daha çok paraya buğdaya ihtiyacı vardır. o da topluyor buğdayı, koyuyor çuvala ve dışarı çıkıyor. gece yol üstünde iki kardeş karşılaşıyor. ikisinin de sırtında buğday dolu çuvallar ve yıldızların altında öylece birbirlerine bakıyorlar. sonra hiç bir şey söylemeden sarılıp kucaklaşıyorlar. işte efsaneler der ki insanlık tarihinin ilk mabedi olan süleyman mabedi o iki kardeşin kardeşlik duygularıyla sarıldıkları o yere inşa edilmiştir.
yaşamdan dakikalar adlı eserden şair sunay akın ın anlattığı bir öykü.