işçiler gelmeye başladılar, bir iki şarkı duyduk, bir iki de konuşma yapıldı, meydanda seyrek bir kalabalık vardı ve biz asıl mitingin başlamasını beklerken kalabalık dağılmaya koyuldu.
Anlayamadık.
Miting daha sonra mı başlayacak dedik.
Sonra anladık ki miting bitmiş.
Hayatımda gördüğüm en acıklı mitingdi herhalde bu.
Taksim Meydanına da birkaç bin işçi girmişti.
Yıllardan beri 1 Mayıs ta Taksim Meydanı na girilmesine devlet izin vermediği için Taksim e girebilmek büyük bir devrimci başarı olarak değerlendirilmişti.
Bazı küçük gruplar da Taksim in arka sokaklarında polisle çatışmış, molotofkokteyli atmış, camları kırmıştı.
işçinin, emekçinin bayramı istanbul da böyle kutlanmıştı.
Gelecek yıl, Taksim Meydanı na girişe izin verilirse 1 Mayıs ın neredeyse hiçbir anlamı kalmayacak.
Niye böyle oldu peki?
Nedeni çok karışık değil.
Ezilen kitleler meydanlara bir umutla bir hayalle, bir beklentiyle giderler.
Çoğunluğu ordunun denetimine girmiş olan sendikaların, işçiye, emekçiye, yoksula, ezilene bir umut vermesi mümkün mü?
1977de Taksim de öldürülen yoldaşlarının katillerini aramayanların, o katillerin bugünkü uzantısı olan çetelerle kolkola girenlerin, kitleleri harekete geçirecek bir hedefi ortaya koymaları mümkün mü?
Devrimciliği Ergenekon yandaşlığına, ordu hayranlığına indirgemiş olanların bir heyecan yaratması mümkün mü?
Devrim halkla olur.
Devrimi orduyla yapmak isteyenlerin devrimci bir ateşi yakmaları mümkün mü?
Bugün devrimci etiketini benimseyerek ortalarda dolaşanların çoğu eski yoldaşlarının katilleriyle çoktan anlaştılar.
Devrimcilik, ilericilik, solculuk diye faili meçhullerin faillerini& koruyanlara, canileri umut olarak görenlere, darbeciliği alkışlayanlara rastlıyorsanız, devrim bir umut olur mu?
Devrim, böyle bir şey değil.
Devrim, cesaret ister.
Devrim, mücadele ister.
Devrim, sisteme ve o sistemin silahlı bekçilerine kafa tutmak ister.
Devrim, değiştirmek ister.
Devrim, halkına güven ister.
Devrim, halkına zulmeden gaddar darbecilerden hesap sormak ister.
Öyle o partiyle, bu partiyle uğraşmaz, bütün o partilerin arkasında duran ve adına sistem denilen yapının üstüne gider doğrudan.
Bir amacı olur.
Bir hedefi olur.
Halkının en özgür, en zengin, en mutlu yaşayacağı yolu açmak için uğraşır.
Halkından nefret ederek, halkını küçümseyerek, halkını horlayarak devrim mi olur, devrimcilik mi olur?
Efendilerinin postal bağlarını kendine bayrak yapanların devrimciliği, sahtekârlıktan başka bir şey değildir.
Devrim, sahtekârlarla olmaz.
Devrim, kavgayla olur.
Devrim, yürekle olur.
Devrim, değiştirir.
Ezilenlerin ezilmesini önlemektir devrimin işi.
Dünya değişiyor diye ağlamaz devrimci, dünyanın değişmesi sevindirir onu.
Ve bir yandan dünya değişsin diye uğraşırken bir yandan da ezilenleri değişen dünyanın sarsıntılarından korumak için yollar arar.
O yoldur devrimin hayali.
O yolu bulmaktır devrimin umudu.
Eşitlik ister, hakkaniyet ister, özgürlük ister.
Bir ulusun değil bütün ulusların hakkını savunur, ezilenlerin sadece kendine benzeyenini değil bütün ezilenleri kucaklar.
O marşlar boşuna yazılmadı, o marşlar boşuna söylenmedi.
Bırakın devrimin yerine darbeyi koyanları, bırakın enternasyonalizmin yerine ulusalcılığı koyanları, bırakın bir zamanlar kurbanların yanındayken şimdi katillerin yanında olanları.
Devrim, halkıyla yürür.
Devrim, dünyayla yürür.
Ve hiç unutmayın...
Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarında.
Binler yürür o zaman, on binler, yüz binler, milyonlar yürür.