Yazık gerçekten yahu. Gerçekten ne çok darbesavar varmış bu sözlükte.
Komik gerçekten, deliller yetmedi mi diye yazan sözlüktaşlar var. Bir kaç delil gösteriversinler bir zahmet.
Mccarthy döneminde de böyleydi ABD'de ve bu konuda da bir entry girildi bugün. Ama iktidar karşıtı olmak ve hükümeti beğenmemek ergenekona dahil edilmeyi mi gerektiriyor ?
Bizim her gün bir bilimadamı çıkardığımızı sananlara söylemek isterim ki bu insanlardan fazla kalmadı ve tükendiklerini sizin onlara ihtiyacınız olduğunda çok geç kalınmış olacak.
Mehmet Haberal, 1975'te Hacettepe Üniversitesi'nde yanık ve organ nakli ünitelerini kurdu ve Türkiye'de ilk kez canlı vericiden böbrek naklini gerçekleştirdi.
1978'de Avrupa Organ Nakli Vakfı'ndan temin edilen organla Türkiye'de ilk kez kadavradan böbrek naklini yaptı.
1979'da organ ve doku nakli yasasının çıkmasını sağladı ve Türkiye'de ilk kez yerli kadavradan böbrek naklini gerçekleştirdi.
1980'de Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı'nı kurdu.
1982'de Türkiye Organ Nakli ve yanık tedavi Vakfı'na bağlı ilk hemodiyaliz merkezi'ni kurdu.
1983'te o zamana değin tüm dünyada en fazla 36 saat saklanabilen kadavra böbreklerin soğuk iskemi sürelerinin 111 saate kadar uzatılmasını sağladı.
1985'te Ankara'da Türkiye Organ Nakli ve Yanık tedavi vakfı hastanesini kurdu.
1988'de Türkiye'de ve bölgede kadavradan ilk başarılı karaciğer naklini gerçekleştirdi.
1990'da Türkiye'de Avrupa'da ilk kez çocuklarda canlıdan kısmi karaciğer naklini ve dünyada ilk kez erişkinde canlıdan kısmi karaciğer naklini gerçekleştirdi.
1992'de dünyada bir ilk olan aynı canlı vericiden kısmi karaciğer ve böbrek naklini gerçekleştirdi.
1993'te başkent üniversitesini kurdu.
1994'te izmir'de Başkent Üniversitesi Zübeyde hanım Araştırma ve Uygulama merkezi'ni açtı.
1998'de yalova'da, Türkiye'de kırsal kesimde hizmet veren ilk diyaliz merkezini kurdu.
2000'de Alanya Başkent Üniversitesi Hastanesi'ni açtı.
2002 Başkent Üniversitesi Adana Seyhan Hastanesi'ni kurdu.
2003'te Başkent Üniversitesi Konya Hastanesi'ni açtı.
2004'te Kanal B televizyonunu, Radyo Başkent'i ve Başkent Haber Ajansı'nı kurdu.
1730 böbrek, 320'den fazla karaciğer nakli yaptı.
1428 Türkçe ve ingilizce bilimsel yayını var.
2 ingilizce ve 4 Türkçe kitap yazdı.
25 ulusal ve uluslararası ödülü var.
Mehmet Haberal, eğer bu kadar işin içinde, bir de ergenekon örgütlenmesinin içinde yeraldıysa ve orada bir şeyler yaptıysa tebrik etmek gerekir. Bu zamanı nasıl buldun diye? Ama biz öyle bir ülkeyiz ki, osman Yağmurdereli,bir milletvekili, kanser hastası olup hastaneye yattığında Aykut isimli bir magazinci onun numara yaptığını ve ilgi çekmek için bu yola başvurduğunu yazdı. Sonuçta biliyorsunuz ki Osman Yağmurdereli rahmetli oldu. Bizim halkımızın refleksleri o kadar zayıf ve o kadar tepkisiz ki, o adam hala işine bir şekilde devam edebiliyor.
Bir insanın iktidarı ve iktidardakileri eleştirmesi suç değildir, böyle bir özgürlüğü vardır. Bu onu mahkum mu ediyor. Asit kuyuları ile alakası nedir ki bir arkadaş bunu örnekliyor. Çamur at izi kalsın. Bu insanlara düşünceleri yüzünden hayat zindan ediliyor, bu şekilde cezalandırılıyor. Orman arazisine tecavüz ettiğini söylemiş bir arkadaş, doğrudur belki ama bu sebepten tutuklanmıyor. Kaldı ki antep ve samsun'da, istanbul'un göbeğinde iktidar partisinin üyeleri, belediye başkanları ve hatta ne yazık ki bakanları alenen arazi tecavüzünde bulunduklarından dolayı ergenekoncu mu sayılıyor.
Bunca kanıt var madem neden sanıklara düzgün bir suçlama getirilmiyor?
Yazık ki bu insanları harcıyoruz. Anlamak mümkün değil, nasıl bir hırstır bu.
Yargı suçluyor, medya yazıyor, tv gösteriyor. iktidara iletildiğinde ise başbakanımız "yargıya intikal etmiş bir olayın benimle ne alakası var." diyor.
Ama aynı başbakan Nato genel sekreteri olabilmesi için Rasmussen efendi'ye Hz. Muhammed karikatürleri için özür dilemesini ve Roj tv'yi kapatmasını şart koşuyor. Danimarka kanunları olduğunu düşünmüyor mu acaba yoksa başbakanların bu tip yaptırımları olduğunu biliyor mu?