insan hangi sınıfsal temelden olursa olsun sürekli değişen değer yargılarını tatmin için yaşar, yani sürekli kazanmaya çalışır.
kazanmak demek yoğun duyguların hissedildiği anları yaratmak demektir. bu kazanmalar sırasında en büyük kayıp zamandır.
kendisi ve değer verdiği insanlar için hatırlamaya değer anılar yaratmak isteyen insanlar bunları hatırlamak istediğinde en büyük yardımı müzikten alırlar.
mutluyken daha mutlu, mutsuzken daha mutsuz...
hissedilen ne olursa olsun duyguları daha yoğunlaştıran doping gibidir.
müziğin evrensel oluşu her farklılığı geride bırakabildiğinden farklı insanlarıda bir araya getirebilen en önemli öğedir. hele ki bu günün dünyasında insanların bu kadar sınıflaştırıldığı ayrıştırıldığı bi toplumda beklide bir arada kalmak için elimizde kalan tek silahtır.
en mutlu, en hüzünlü, en yoğun yaşanan duyguları müzik tekrar tekrar yaşatabilendir. üstelik tek marifeti geçmişi yinelemek değildir.
geçmişi göterdiği gibi geleceğide gösterir müzik, bi falcı gibi büyüleyerek belkide.
işitilen tınıyla yaşamak istenen anlar hayaller canlanıverir kişinin gözünde.
yani müzik kazanmak için kaybettiğimiz zamanı tüm imkansızlık ve farklılıklara aldırmadan bize fazlasıyla geri kazandıran, gerektiğinde bizi motive eden gerektiğinde sakinleştiren insanoğlunun en büyük keşfidir.
Beklide herkezin bildiği ama anlatamadığı, anlatılanın anlatıcıyı hiçbir zaman tatmin etmediği, aşk gibi tanımsız, sınırsız ama tutkulu harmonik zenginliğimizdir.