Çiçeklerin en güzel renkleri gibiydin içimi ısıtıyordun.
Soğuk bir gecenin getirdiği sessizlik kadar gizemliydin beni kendine çekiyordun.
Yağmurun gökyüzüyle senfonisinden bir bölüm gibiydin sürekli seni duyuyordum.
Issız bir yolda yürüyen bir gezgin gibiydin ıssızlığımda seni arıyordum.
Neden diye sorma bana çünkü seni seviyordum.
Şimdi yorgunluktan bitap, dışarı bakıyorum göz ucuyla;
Sokak lambasının ışığında yürüyen insanlar,
Zemherinin ortasında birbiriyle dertleşen gençler,
Belki aşkımı nasıl anlatırım diye düşünenler...
Hiçbiri bilmiyorlar ben nasıl seviyorum.
Nasıl mı? Sırtı dağlanmış bir mahkum gibi. Deli gibi seviyorum.
En masum duygularını oyuncak misali başkasının eline verenler gibi değil.
Körler arasında gördüğü için cezalandırılanlar gibi değil.
Bir mahalle kabadayısının sevdiği gibi değil.
Yaşamayı sevdiğim gibi seviyorum.
Nefes aldığım sürece her içime çekişimde acı çekmem önemli değil.
Niye mi? Çünkü ben onu yanındayken beni bürüdüğü adam olarak seviyorum.
Kendim gibi seviyorum.
Gölgemi arıyorum çığlıklar içerisindeymişim gibi.
Sessizliğini buluyorum.
Onlarca kum tanesinin arasındaki eşsiz deniz kabuğunu bulur gibi.
Onu herşeyden sakınıyorum sanki tek bir su damlası ona değerse ölecekmişim gibi.
Bedenime bastırıyorum onu ve uzanıyorum kumlara sanki rüyadaymışım gibi.
Uyanmak istemiyorum çünkü onu bulamayacağımdan korkuyorum.
Onu düşlüyorum senmişsin gibi belki de sensindir o sevdiğim deniz kabuğu.
Hani şu çok sevdiğim hem de deli gibi...
Söylediklerine değil hissettiklerine inanıyorum.
Önümde yürüyen herkesi sen sanıyorum.
Güzel olan herşeyi seninle yaşamış olduğumu biliyorum.
Kör olmayı diliyorum hep yanında olduğumu sanmak için, biliyorum.
Seni seviyorum kendim gibi, en saf halimle.
Seni seviyorum kelimelere dökmenin mümkün olmadığı duygularla ve sadece seviyorum...