dünyada aynı anda uyanık olan insan sayısının tavan yaptığı zaman dilimini tsi ile saat kaça tekabül ettiğini çok merak ediyorum.
klavyemin tuşları arasında mikro boyutta yaşam formları oluşmasına göz yumuyorum ve bu, huzurumu pek de bozmuyor.
sevgilime kısa mesaj atarken ş harfi yerine $ kullanıyorum. webden mesaj gönderince "üşengeçsin" diye bana söyleniyor. söylenmesin diye alt gr + 4 tuş kombinasyonunu kullanıyorum.
gece yatarken dişlerimi fırçalamaya çok üşeniyorum. iç huzurum yerine gelsin diye sabah 2 kere fırçalıyorum.
yazın da yorganla yatmak benim için bir yaşam tarzı.
uzun cümleler kuran yazarları acayip kıskanıyorum. ne zaman bir böyle bir eyleme kalkışsam cümlenin başını unutup alakasız ekleri yükleme bindirebiliyorum.
en çok babamın ölmesinden korkuyorum.
hayatımda bir kere mezarlığa gittim, sınıf arkadaşımın babası vefat etmişti. mezarlıklardan da korkuyorum.
evet, tsubasa izlemek için haftasonları 7:30'da uyandığım çok oldu.
kışın ısınmak için yorganın altında ayaklarımı birbirine sürtüyorum ve bundan haz alıyorum.
peşimden koşan birkaç kız oldu. hiç biri maraton koşamazdı.
monitörümde 3 aylık toz var.
ben ilkokul 2'de iken üst komşumuz köye su doldurmaya gidiyordu beni de götürmek istedi. ancak o sıralar şirinlerin etkisi altına girmiş bir bünye olduğum için üst komşumun beni, gargamelin şirinlere yaptığı gibi, kaçırıp bir daha getirmeyeceğini sandım. eve döndüğünde "hikmet amca sen gelecek miydin yaa" diye sorduğumu hatırlıyorum. en büyük pişmanlığımdır. arabası vardı komşumuzun.
ofisimizde bir kız var sadece. kibarca söylemem gerekirse, pek çikin. bak çirkin değil
dünya'yı hiç bir zaman değiştiremeyeceğimi biliyorum.
"abi birgün köye gidicem. kendi ekmeğim, peynirim, sütüm." deyişlerim de hayallerimde kalacak sanırım.
arabalara ilgim yok. sıradan bir dolmuş yolcusuyum. fakat, "kaptan kaloriferi kısar mısın biraz" şeklindeki cümleleri oturduğum yerden yüksek ses ile kurabiliyorum. daha emir kipinde konuşabilecek düzeye gelmedim. "mısınlar" aktif.
arada kafa izni alıyorum. nickaltıma "beşinci nesil izinli yazar. çok özledik be abi. gel artık" gibisinden yazılar yaşmışlar mı diye merak ediyorum. kimse yazmadı henüz.
bir film söz konusuysa imdb puanı ciddi kriterdir benim için.
her sezon başı, "abi bu sezon formalar süper olmuş kesin alıcam bir tane" diyorum. hala babamın 18 yaş günümde hediye ettiği, önünde beko yazan formayı halısaha maçlarında fütursuzca giyiyorum.
eğer cehennem diye bir şey varsa kesinlikle en iyi müşterilerinden biri olacağım.
en çok beğenilen entrymin 200-300 oy aldığını düşünürdüm. 79 muş.
şimdi saydım masaüstümde 153 tane öğe var. birazdan yeni bir klasör açıp adını masaüstü1 yaptıktan sonra bütün bu öğeleri oraya taşıyacağım.
çocuğumu omuzlarıma alıp maç izleyeceğim gün hayallerimin en gerçekçi olanı.
iğrenç espriler başlığını okuyup akşama evde o esprileri yapıyorum.
okuduklarım aklımda kalmıyor. nedendir bilmiyorum. en çok sevdiğim karakter raskolnikov'dur. ama neden seviyordum ben bu adamı? dürüst müydü yoksa?
ben butonunu sürekli tıklamıyorum. bir kere tıklıyorum yetiyor. son iyi oylanan entryleri kısmını çok tıklıyorum. entrylerin yeri birden değişiveriyor ya pek hoşuma gidiyor.
nick altıma bir günde 5 den fazla entry girilmedi. 5. sini de ben girmiştim.
bazen ekşi sözlükteki düz adam başlığını açıp rastgele bir sayfa seçiyorum. açtığım her sayfada kendimden var bir şeyler.
hayatımda izlediğim en mükemmel film gerry diyordum bir aralar, sırf marjinallik olsun diye. ne mal adammışım lan ben.
lastikli çarşafım yok. sabahları çıplak bir yatakda uyanıyorum.
minibüsden inerken şöföre hayırlı akşamlar demek benim için vazgeçilmez bir yaşam öğesi.