"Heyecandan titreyen çocuklar aileleriyle vedalaştı. Onlarla altı ay boyunca konuşamayacaklardı. (...) (Erkekliğe geçiş ayini için maskeli adamlarca ormana götürülen çocuklar) maskeliler tarafından verilen her işi itirazsız yapmak zorundalar. Bol bol dayak yiyecekler. Ağlamaları, gülmeleri ve konuşmaları da yasak."
Bu paragraf, Atlas Dergisi’nden Zafer Kızılkaya’nın Senegal’deki erkeklik ayinlerini anlatan yazısından.
Afrika’da oğlan çocukları erkekliğe böyle geçiyorlar yani. Kişilikleri silinerek, ruhları budanarak. Kadınlardan uzak bir yerde vahşileştirilip, erkekliğin şiddetiyle kutsanarak. Daha çok insanlaşarak değil, kendinden büyük erkeklerin emirlerini itirazsız yerine getiren itaat makinelerine dönüşerek kabul ediliyorlar büyük erkek kardeşliği çemberine.
Türkiye’de nasıl erkek olur bir erkek? Bir oğlan çocuğu ne zaman erkekliğe geçer?
Sünnet olduğu zaman mı?
Askere gönderme töreninde annesine sarılırken ağlamamaya çalışırken mi?
Evlendiği ve boğulacak kadar sıkılmasına rağmen katlanmayı becerdiği zaman mı?
"Tuz torbasının" ipi boğazını kesecek kadar sıktığı zaman mı?
Bunlar hep erkekliğin "başkaları" tarafından onaylandığı sınavlar. Bir erkek, izleyenlerden, onaylayanlardan bağımsız olarak, kendi içinde ne zaman erkek olur? Ne zaman "adamdan sayar" bir erkek kendini?
***
Önce herkesin ortasında bir tokat yer. Yanağı kızarır, gözü kızarır, elleri önünde kavuşmuş sessiz durur, ensesi buz gibi yanar. Dudağı tam çocukluk bilgisiyle büzüşmüşken dönüp hafifçe yana, yine başı önde, kızları görüverir. Dudağını toparlar birden. Bir oğlan çocuğu ilk o anda erkek olmaya başlar herhalde. Birden, dudaklarını düzeltirken.
***
Sonra zaman geçer. Sokaklarda deliler gibi koşturan bedenini alıp, evlere sokup, beceriksiz aşk mektupları yazmalara kalkışır. Berbat klişelerle yazdığı mektubu günlerce cebinde en kıymetli ve gizli şey olarak taşıyıp, avuç teriyle paçavraya çevirirken biraz daha büyür çocuk. Ama tam o andır, biraz daha erkek olur; karanlık bir köşede parçaları bir araya getirilmeyecek şekilde mektubu parçalayıp öfkelendiği, bir daha asla böyle bir saçmalık yapmamaya yemin ettiği zaman. Bileğinde kesecek yer ararken "Sütün soğumuş oğlum" diyen annesine çocuk olmadığını anlatacak bir cümle ararken bu sınavı da geçmiş olur yeni erkek.
***
Herhalde en çok dibe vurduğu zaman erkek olur bir erkek, tekrar nefes alacak irtifalara tırmanmayı öğrenirken. Hayat şımarığı vücudunun mağrur duruşu gider o zaman, halden bilir bir bakış gelir gözlerine. Kadınların da kıymetini ancak o zaman bilir oğlan çocukları.
insan, yaşadığımız uygarlığın icadı olan erkeklik veya kadınlık ayinlerinin çok ötesinde ve dışında bir yerde "olur" aslında. Ve zaten hayatın kendisi yeterince beter bir sınav değil midir insan olmak için? Yeterince zorlu bir ayin..."