yıllara göre kahvaltı alışkanlıkları

entry24 galeri
    21.
  1. ben 27 yaşındayım, sizi bilmem. güzel bir ailem vardı eskiden. eskiden dediysem 90 larda falan, o kadar da eski değil. kahvaltıyla arası iyi bir çocuk olmadım hiç. yeni uyandığımda asla sofraya oturamazdım. hala da öyle.

    o yıllarda hafta içi okula gitmeden önce elime tutuşturulan bir börek ve bir dikişte bitirdiğim meyve suyundan ibaretti kahvaltı benim için. ben meyve suyunu hiç göremedim bardağın içinde, gözlerim şişti yeni uyandığım için çünkü. büyüdüm, sabahları yatakta geçirilen 5 dakikanın, sofrada yenecek bir dilim ekmekten daha önemli olduğu kararına vardım ve kahvaltı yapmamaya devam ediyorum. herneyse.

    benim ailem de öyle olduğu için mi yoksa gerçekten mi öyleydi bilmiyorum ama haftasonları kahvaltısı bir aile için çok özeldi. en azından bizim ailemiz için öyle. özellikle pazar günleri resmen kahvaltı günüydü. çünkü kahvaltıyı babam hazırlardı.

    pazar günleri sabah 8 civarında kapının çarpma sesiyle uyanırdım. bu, babamın bakkala gittiği anlamına gelirdi. sonra tekrar dalardım (gerçi bilgisayarım olduktan sonra hep o kapı sesiyle uyanıp hemen bilgisayarın başına geçtim). sonraki ses yine kapı sesi olurdu ama bu kez kapının açılma sesine torbaların hışırtı sesleri karışırdı. babam, elinde kocaman beyaz poşetler, kolunun altında da biri mutlaka spor gazetesi olan 3-4 gazeteyle kapıdan girerdi. muhtemelen annem de o hışırtı sesine uyanır ve kalkardı. sonra bir ses daha duyardım.

    - oğlum hadi kahvaltı hazır.

    kalkmakla kalkmamak arasında gider gelirdim ama en son kendimi o şiş gözlerle yine kahvaltı sofrasında bulurdum. bizimkiler oturmuş, çaylarını koymuşlar bana günaydın derlerdi. ben de gözlerimi oğuşturarak gider otururdum ama;

    - yürü yüzünü yıkamaya.
    - öff

    yüzümü yıkardım, gerçekten de açılırdım. sofra, benim o her sabah yaptığım börek ve görünmeyen meyve suyundan çok daha zengin olurdu. iki çeşit peynir, salam olurdu, sonra domatesli sosis. tabakların uyumsuzluğundan anlardım kahvaltıyı babamın hazırladığını. babam sofrayla pek ilgilenmez, o kurduğu güzel sofrayı sunmanın mağrur halleri yansırdı. gazetesini okur, çayını içerdi. ben de bi gazete alıp hemen spor sayfasını açardım. o günkü maçlara bakar, kim kimi yenerse ligde kaçıncı olur hemen hesaplardım.

    sonra zaman geçti.

    ne aile kaldı, ne de o unutulmaz pazar kahvaltıları.

    zaman çabuk geçiyor be.
    6 ...