insanın canını en çok yakan şeydir. evet.. kesinlikle bu olmalı. ben bundan daha çok insanın canından can alan bir acı görmedim, duymadım, bilmiyorum. belki de hayatın başındayım henüz. o yüzden bu acıyı büyük mü zannediyorum, bilemiyorum.
anneannemi kaybettiğimde bu hissi en yalın haliyle yaşadım. o kadar dua etmiştim. hiçbiri kabul olmadı.
elini sıkıp dolu gözlerimle ona baktığımda, titrek sesimle; "iyi olacaksın, çıkacaksın burdan. bak herkes kapıda senin gelmeni bekliyor.. iyi olacaksın" diyebilmiştim. kafa sallamıştı, elimi sıkmıştı.. olmadı.
sözünü tutmadın anneanne.. oysa ki elimi sımsıkı tutmuştun. gözlerime bakmıştın. her zaman yaptığın gibi "gel bi öpeyim seni aşkım" demek ister gibi bakıyordun yüzüme. ağzındaki hortumlardan bir şey diyememiştin.
zaten yorgun düşmüş bedenine 2 defa vuran kalp krizi seni bizden aldı. aslında doktorlar "ex oldu artık bizim için" dediklerinde buna kızdım. nasıl ex olursun sen? yok musun sanki şimdi sanıyorlar?
yoğun bakım ünitesinin önünde ellerim çenemde bi haber beklerken metanetle konuşmaya çalışan dayım geldi.
.. hayır. ben hazırlamamıştım kendimi. ben öleceğini düşünmemiştim. iyileşecek diye düşünmeye odaklanmıştım. hıçkırıklarımı, sesimi zapt etmeye çalışıyordum. ellerimle ağzımı, yüzümü kapatmıştım.
sevdiğin bi insanın kaçıp gidişi böyle miydi? bu kadar mıydı?..
allah, bu acıya kimseye yaşatmasın diyeceğim ama herkes eninde sonunda sevdiği insanların sırayla bu dünyayı bırakıp gidişine tanık olacak. ölüm, bu hayatın en büyük gerçeği. kimse, kimsenin kalbini kırmasın. 3 günlük dünyada gerçekten hiçbi boka değmiyor.