"Yılmaz abi, babam şehit olmasın, ben öleyim onun yerine..."
Böyle yazmış Emre.
"Ben öleyim onun yerine..."
13 yaşında henüz.
Binbaşı çocuğu.
"Evde olmadığı geceler, hep dua ediyorum çabuk dönsün diye... Korkmuyorum da... Çok özlüyorum."
Hiç bu kadar ağır gelmemişti bu bilgisayarın tuşları bana...
Bir polis göndermiş şunu da...
"Okul kapılarına yanaşıyorlar. 'Baban ne iş yapıyor' diye soruyorlar. 'Babanın mesleğini sorarlarsa, muhasebeci dersin'
diye ezberletiyorum kızıma... Dinletemiyorum. 'Benim babam polis diyeceğim' diyor. Aklım hep onda..."
Bu da bir astsubaydan...
"Çocuklarımız okula zırhlı araçlarla gidip, geliyor. Ama büyük sınıflar tarafından sıkıştırılıyorlar. Dayak yiyorlar... El kadar bebelerin bir şeyler öğrenebilmek için çektikleri eziyeti anlatamam."
Hastaneden bir rapor...
Hakkâri'de subay ve astsubay çocuklarını taşıyan okul servisini mayınla havaya uçurmaya çalıştı ya PKK...
işte onun raporu...
Arşin, 4 yaşında, o sırada sokakta oynuyordu, yüzüne şarapnel parçası isabet etmiş... Kıymet, 7 yaşında, gözüne taş girmiş; hayati tehlikesi devam ediyor... Nurullah, 8 yaşında, şarapnel yüzünde... Felek, 7 yaşında, onun göğsünde... idris, 11 yaşında, sağ kulağına denk gelmiş... Kader, 7 yaşında, kafatasında ağır hasar var... Selam, 11 yaşında, karın bölgesinde ve bacaklarında derin yarıklar... Canan, 7 yaşında, yüzünde ağır hasar var; ömür boyu taşıyacak o izi...
Ve bir subay eşi... Bir anne...
"Gözyaşımızı duyan yok mu orada?"
Gözyaşımızı duyan...
"Kulaklar sağır olmuş. Evlatlarımızın çığlıklarını duyan yok. Belki gözyaşımızı duyan gözler vardır umuduyla soruyorum..."
Kafayı başka tarafa çevirmek yok öyle...
Hepimize soruyor.