gene olayları tek taraflı ele alabilme yetisi tavan yapmış partizanları tenziy ederek kimi, çeşitli hususlara değinmek, dokunmak ve hatta girmek gereklidir... bakıyoruz hemen türkiye'de çeşitli görüşlerin, çeşitli hamlelerine... türk milliyetçisi olduğunu söyleyen kimi insanlar "bu ülke için canını verebilecek" onlarca yurtsever vatan evladını kendi ceza sistemleri ile cezalandırmışlardır. ki beyazıt katliamı bu noktada kendilerine lanet edilmesi için gözönünde bulunan en somut örnektir.
ancak bu durum temelde statüko ile alakalı bir durumdur. bu halk "milliyetçilik" anlayışına gösterdiği imtiyazın yarısı kadarını yurdum sol(!) görüşlülerine gösterdiğinde ortaya çıkan manzaraya da bakmak gerekmektedir(sözde halk mahkemeleri bu konuda ciddi ve somut bir örnektir). hani şu kendi ceza sistemlerinde insanların kafalarını taş ile ezen oluşumdan bahsediyorum. bildik mi? tamamdır. efendim her zaman söylemişimdir güç, şiddeti getirir. ve şiddet ise bir insanın en beter, en doyumsuz bağımlılığıdır. hani aklına gelebilecek bütün bağımlılıkların bir sınırı vardır ama şiddetin yoktur. şimdi aynı çerçevede bakıyoruz. "milliyetçilik" dediğimiz içi son zamanlar pekçe boşaltılmış bu siyasi anlayışın şiddet eğilimi aldığı destekten gelir. ve yurdum sol görüşünün her daim "masum, ezilmiş" rolüne bürünmesi de buradan gelir.
aklımda bir söz var hani belki çok sevdiğim kardeşlerimi de kıracaktır ama bu noktada es geçmek olmayacaktır "20sinde komünist olmayanın kalbi, 40ında komünist olanın beyni yoktur."*. bakıldığında zaman zaman tutarlılığını gördüğüm bu deyiş zaman zaman da hepten asılsız gibi gelmektedir şahsıma. nasıl baktığın ile alakalı... eğer ki bunu hakaret olarak algılayabilecek bir sol görüşlü insan varsa görüşlerini tekrar gözden geçirsindir. ancak; ben burada bunu tekrarladım diye beni linç(sadece fiziki bir eylem olarak almayınız) etmek isteyecek onlarca sığ görüşlü insan var burada. ki daha önce de karşılaştım bu gibi şeylerle, mühim değil. ve gene ancak; bu insanlara üzülmekten de alıkoyamıyorum kendimi. konuyu çok dağıtmadan devam edelim. sovyet rusya'yı model alan onlarca solcu tanıdım. hepsi vahim bir yanılgının pençesinde. zira komünizmin temeli zaten milliyeti reddeder. rusya model olamaz. komünizmin modeli zaten açık ve ortadadır. an itibari ile ütopik dursa da komünizm tek bir ülke için gerçekleşebilecek kadar basit bir düşünce şeklinin parmaklıklarına mahkum edilemeyecektir, edilmemelidir. ama kime anlatıyorum? nasıl anlatıyorum?
derin bir mesele olduğundan toparlamakta zorlanıyor, oradan oraya atlıyorum belki. affınıza sığınarak söylüyorum ki o bağımsızlıklarını kazandıklarında yurdumdaki çatlak seslerin tezahüratlarında kendisine yer bulan balkan devletleri kendi milliyetçi anlayışları sayesinde bunu becerebilmişlerdir. veya diğer tüm bağımsızlığını ilan eden devletler için söz konusu durum budur. temelinde bu vardır. ancak; hiç birisi çizgifilmlerden tanıdığımız şu fare gibi "yarın da dünyayı ele geçirmeye çalışacağım" dememektedir. diyemeyecektir de... amerikan milliyetçiliği dediğiniz şey beyaz amerikalıların, esmer göçmenlere karşı olmaları durumudur. ki bu iki farklı ten renginin mensupları birbirlerini gördükleri yerde öldürürler. türkiye'de de bu ortamı hazırlamaya çalışanlar olmasına rağmen "türk milliyetçisi"(gerçek milliyetçilerden bahsediyorum) olarak adlandırdığım kesim en azından an itibari ile aklı selim davranmakta, böylesine bir tutum sergilemektedir.
ki şundan kimsenin şüphesi olmasın. türk milliyetçiliği bahsedildiği kadar saldırgan, hırçın, şiddet yanlısı olsa idi; şu anda pkk denen terör örgütünün karşısına çıkartacakları bir oluşumu çoktan hazırlamış ve avlamaya başlamışlardı... ancak; bunun çözüm olmadığını bilmektelerdir, görmektelerdir... veyahut görenlerce engellenmektelerdir. şimdi tekrar bakıyoruz. sağ cahil, sağ katil, sağ şiddet yanlısı... amenna somut olaylar da var elimizde bu yargılara varabilmek adına. peki ya o alim, bilgili, entellektüel ve insancıl olan sol nerede? ben vereyim cevabını; şu anda saklanmış olsa gerek. çünkü varlıklarından adım kadar eminim. oturup çay içtim, bira içtim, sigaramı paylaştım, sigarasını paylaştım. varlar... tek ümidim de onlar zaten... hani bir yazarın deyimi ile geçiş dönemi solcuları. light kalan solcular... sosyalistler. söylediklerimin partizanlık olmadığını görebilenler. he yoksa vurun... ama sağlam olsun! zira bir kez ölür ve kahrolmayız her doğan günümüzde. ellerinizdeki kızıl bayrakların sopası ile vurun, kafamı kopardığınız orağın yanıbaşındaki çekiç ile vurun. ama bitsin artık bu "kör" yolculuk. çatlak bir ses sussun artık... vakti gelmiştir ne de olsa?..