nazi almanyası'ndan 'ya sev ya terk et' sloganını araklamak faşizmi maşizmi geçtim de nasıl milliyetçiliktir. bu bile milliyetçiliğin aslında çok da 'milliyetçi' olmadığını gösterir. milliyetçi derken kastım hani herkesi türk yapacak kadar ülkelerini sevenler var ya onlara atıfta bulunuyorum.
ben ülkemi seviyorum o zaman millyetçiyim. o o kadar da basit değil. şöyle ki:
türkiye gibi geri kalmış ve totaliter ülkelerde elbette ki insanların yemeklerden önce ve sonra oyalanması için aşılanan milliyetçilik kavramına laf söylemek kolay bir iş değildir. hayata karşı antenleri açıp, dünyayı tanımayı gerektirir. türk milliyetçiliği bu ülkede insanlara bilimden ve sanattan önce verilir, milliyetçiliğin her şeyden önce gelmesi istenir.
dünyayı takip etmeyen insanların dünyanın sınırlarını truman show'daki gibi belirli zannedip, o sınırı aşmamaları ve 'her şey vatan için' modunda militarist robotlar olmaları doğaldır. dünyanın sınırları türkiye midir? değil arkadaş, tadılacak o kadar çok yemek ve kültür var ki...
her şey vatan için de peki sen n'olacan be hacı, senin hayallerin?
ben mi? ben doğarken ölmüşüm zaten.
cevap vermemiz gereken soru şudur: bir amerikan veya türk milliyetçisi birbirlerinden farklı mıdırlar? hayata karşı bakış açıları nasıldır?
kanımca hayata karşı bakış açıları farklı olsa bile bunu kendi ırklarının üstünlüğü olarak yorumlama eğiliminde olacaklardır.
abi resimle ilgilenir misin?
sadece türk ressamlarla ve türk resmiyle.
nazi almanyası farklı mıdır? bence hiç de değil. peki imkan ve yeterli bir taban olsa türk milliyetçileri abd'nin güdümünden kurtulup dünyayı türk yapma ülkülerini gerçekleştirmeyecekler midir? hani dünya türk olsun ülküsü.
geçmişte ve günümüzde farklı etnik gruplara uygulanan sistemli devlet politikaları nedir, hangi amaçlarla uygulanmıştır? ister iyi amaç deyin ister gerekliydi, sonuçta ne olmuştur? bu ülkenin vatandaşı olan milyonlarca insan ya ölmüş ya da sürülmüştür. maraş olaylarını, bahçelievler katliamını hiç mi bilen, hatırlayan yok? facebook testlerinden bir saat da şu olaylara ayırırsanız türk milliyetçilerinin neler yaptığını görürsünüz.
hepsini geçtim gündelik hayattan örnekler vereceğim: saçı uzun olanın kafasında gitar kırmak, kimin kimle birlikte olacağına karar vermek, ne zaman oruç tutulacağını insanlara saldırarak göstermek, beğenmediği adama satırla dalmak, mafya kurmak, derin işlere bulaşmak...
bunları türk milliyetçileri yapmıyor veya bunlar münferit olaylardır diyebiliriz. türk milliyetçiliği şöyledir, böyledir, bunlar yakışmaz diyebiliriz. tek yaptığımız kendimizi kandırmak olacaktır. türk milliyetçisi olup da içinde farklılıklara karşı saldırgan bir tutum olmayan varsa kendi adıma istisna diye ona derim.
bunlar olur, faşizm bu değil.adam ülkesini seviyor, milliyetçi bir kere. aslanım benim!
işte böyle Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
uyan kardeşim! ülkemizi seviyoruz deyip onun anasını belliyorlar.
milliyetçilik farklı olana tahammülsüzlüktür. ülke sevgisi bu değildir. ülke sevgisi adı altında her istenilen davranış, her politika meşrulaştırılamaz! öyle olursa bizim gibi hiçbir alanda bir adım ileri de gidilmez. milliyetçilik iyi bir şey de olsa son tahlilde, bir insan beyninin yüzde seksenini buna ayırıyorsa bilim, sanat ve edebiyata yer kalmaz, kalamaz. biyolojiye aykırı bir kere. beynin yüzde sekseni demek einstein abimizin dediği gibi çocuk hastalığı olduğunu düşündürür.
yuri Gagarin ilk uzay uçuşunun ardından şöyle demiş: 'Yukarıdayken ülkeler arasındaki sınırları göremedim, benim için tek bir gezegen ve tek bir halk vardı.'