konu çok basit; ergenlik döneminin ortasında, annesi babası ayrı bir kız çocuğu,baba pis işlerle uğraşan, kızıyla pek ilgilenmeyen bir adam ve yatalak bir dede.fakat konuyu ele alan kişi reha erdem olunca, öyle bir komposizyon anlatım tekniği gözler önüne seriyor ki dumur olup kalıyoruz.etrafındaki olayları farklı açılardan algılayan bir insan reha erdem.filmin neredeyse 15 dakikası küçük kızın içinde bulunduğu durumum bir temsili olan kayığın dev gemilerin arasında dolaşmasıyla geçiyor.film boyunca insanın içinde rahatsız ediciliği zamanla artan bir yumak büyüyor.buna hayat ın sürekli my only sunshine adlı şarkıyı tekrarlayan kırmızı küçük oyuncağının etkiside büyük.filmdeki orhan gencebay parçaları genel isyankar havanın en büyük temsilcisi.zor boktan dünya içerisinde geçirilen yaşama, hayatın din kültürü kitabından okuduğu - '' tanrı bizi dünyaya, bolluk ve bereket içerisinde yaşamamamız için yollamıştır'' ama biz niye bok içerisinde yüzüyoruz aq - anlatımı vardı ki bence en güzel kısım orasıydı.ve ve ve filmin sonu; demin bahsettiğimim içimde büyüyen yumağın yok oluşunu sağlayan son dakikalarıyla izlediğim en farklı ve güzel türk filmleri listesine bir numaradan giriyor hayat var.