din sadece inananları tarafından "eleştirilmez" olarak kabul edilir. çünkü tamamiyle inanmışsan artık eleştirmenin bir anlamı yok. inanmanın tabiatı gereği gönülden kabul etmişsin artık onu. ancak eleştiri kavramına "anlamaya çalışmak için sorgulamak" diye bir ayrı alt başlık açalım tabi.
çünkü eleştiri kavramından anladığı "eleştirdiği şeyin özüne ve varlığına saygı duyup, problemli kısımlarına dikkat çekmek" değil de "gaza gelip yıkmaya çalışmak, toplumdan elimine etmeye çabalamak" olan davarlardan kendimizi ayırmamız gerek.
öte yandan hayatın bir gerçeği de şu ki, bütün dinler mensup olmayanları tarafından cayır cayır eleştirilebiliyor. isteyen inanır istemeyen inanmaz zaten, bu konuda kimseyle sorunumuz yok. bana göre herkesin düşüncesi ve algılaması kendini bağlar ve olay o noktada biter. ancak probleme sebep olan bir diğer nokta, iyi niyetten uzak olan ve kuyruk acısıyla söven lavukların da "eleştiri" kontenjanına girip saygı görmek istemesi. bunların neticede gördükleri de elbette saygı değil, başka birşey.
yine de başlığın en dikkat çekici yönü, atatürk vs. mevzularının konuyla doğrudan bağlantısı kurulmamışken sözlük zıpçıktılarından birinin çıkıp "siz atatürk ile ilgili konuşursanız biz de böyle yaparız işte pışııık" laçkalığıyla peygamber ve devlet başkanı arası bir diplomatik denkliği ima etmesi. gerçi bu dingillik cevap vermeye bile değmez ama yine de bu concon tayfasına ilgili ayarların verildiği başlığa yönlendirme yapmadan geçmeyeyim: