-karıncaları dövüştürmek. az elimi ısırmadılar. hele ki büyükleri çok fena.
-saksıların içindeki küçük taşları bulup balkondan atmak. hatta soğan-patates atmışlığım da vardır ana caddeye. ama kendi evimde hiç yapmadım. babaannemgile ne zaman gitsem yapardım bu piçliği eheh. bakmayın güldüğüme çok utanıyorum şimdi lan. o zaman benim kadar piç bir kuzenim vardı onla beraber planlardık. aynı gün giderdik ki orda sıkılmayalım. sonra girerdik balkona onlar bizi muhabbet ediyor sanırken biz saksıların içindeki toprağı ayıklayıp küçük taşları bulur itinayla 6.kattan insancıkların kafasına atardık. ama patates ve soğanları kimsenin kafasına atmazdık. yazık lan kafaya atılır mı büyük şey o kadar da aklımız var heralde. onları caddeden geçen arabalara atardık. şimdiki sayısal zekamı yaptığım bunca şeye borçluyum. nitekim ne kadar süre önce atacağımı hesaplıyordum ve hiç şaşmıyordu. küçük şeyleri ve büyük şeyleri atarken ona göre hesaplıyodum. rüzgar varsa ne tarafa doğru hangi açıyla atacağımı belirleyip hedefi 12'den vuruyodum bilemedin 11 buçuk.
bir de balkondan aşağı tükürme olayı var ki rüzgarın en büyük sorun olduğu olay buydu. ha bi de etrafı kolaçan ederdim karşı binalarda beni gözetleyen hınzır mı hınzır ispiyoncu mu ispiyoncu yaşlı teyzeler var mı diye. "adamın kafasına değil de yüzüne nasıl tükürürüm"ü düşünürdüm. ve var gücümle ileri tükürürdüm. rüzgarın da etkisiyle tükürüğüm zaten geriye giderdi. halihazırda ilerlemekte olan kurbanımızın yüzüne de şap diye oturdu mu neye uğradığını şaşırırdı zavallı. en büyük mutluluk kaynağım buydu. "ilerde büyük adam olacam olum" diye kendimi avuturdum.
ha bi de uçak yapıp balkondan atardım ama bu sıradan uçaklara benzemezdi. içine aklıma gelen bütün küfürleri, sapıkça lafları yazıp fırlatırdım. artık okuyan hakkımda ne düşündü bilmiyorum.