kıbrıs, 2. selim zamanında, 1571 yılında venedik cumhuriyetinden alınmıştır. adada 308 yıl boyunca türk yönetimi egemen olmuştur. 1877-1878 osmanlı-rus savaşını osmanlı devleti kaybedince, bir rus ordusu tuna'yı atlayıp yeşilköy havaalanına kadar gelmiştir. diğer bir rus ordusu da kafkasları aşarak trabzon'a kadar olan doğu karadeniz bölgesini işgal etmiştir. boğazların tehlikeye girdiğini, bu yoldan rusya'nın akdenize ineceğini ve böylece hindistan yolunun tehlikeye gireceğini gören ingiltere ise babıali'ye bir teklif sunmuştur. bunun sonucunda osmanlı devleti 4 haziran 1878 tarihinde ingiltere ile istanbul antlaşmasını imzalamış; rusya, batum, ardahan ve kars'ı işgal altında tuttuğu sürece osmanlı devletini savunma yükümlülüğünü ingiltere üstlenmiştir. buna karşılık da osmanlı devleti, ingiltere'nin kıbrıs'a asker çıkarmasına ve adayı idare etmesine izin vermiştir. ancak adanın mülkiyeti osmanlıda kalmıştır. 1 temmuz 1878'de ise ilk anlataşmaya ek olarak başka bir antlaşma daha imzalanmıştır. buna göre de, rusya, kars ve ermenistan'da işgal ettiği yerleri boşalttığı takdirde ingiltere de adayı boşaltacaktır. böylece ingiltere, kiracı olarak kıbrıs'a çıkmıştır.
birinci dünya savaşında osmanlı devleti müttefik devletler safında savaşa girmiştir ve bunun üzerine de ingiltere 5 kasım 1914'te yayınladığı "krallık konseyi emirnamesi" ile kıbrıs'ı ilhak ettiğini ilan etmiştir. osmanlı savaşı kaybetmiş, ardından gelen kurtuluş savaşı sonucunda konunun lozan'da görüşülmesine karar verilmiştir. lozan'ın 20. maddesine göre türkiye, ingilyere'nin kıbrıs'ı ilhakını tanımıştır. böylece kıbrıs'ın egemenliği hukuken ingiltere'ye geçmiştir.
konunun özü şu aslında; kıbrıs, tarihi boyunca hiçbir zaman yunan adası olmamıştır. buna karşılık iskan politikası sonucunda osmanlı adaya rumları göç ettirmiştir ve zamanla rum nüfusu türk nüfusunun 5 katına çıkmıştır. yalnızca bu sebepten dolayı rumlar adanın yunanistan'a bağlanması gerektiğini iddia etmiştir. ve bundan dolayı da adanın sahibi olan ingiltere'yi bıktırıp adayı terketmelerini sağlamak için çeşitli örgütler kurmuştur. *
ikinci dünya savaşından sonra pek çok sömürge self-determinasyon sonucu bağımsız olmuştur. rumlar da bu hakkın kendilerine verilmesi gerektiğini söylemiştir. lakin self-determinasyon kadar geçerli olan bir başka ilke de "ahde vefa" ilkesidir; imzalanan antlaşmalara uyulmalıdır. yürürlükte olan lozan bu bağlamda önemlidir.
türkiye de bundan dolayı, kıbrıs'ın egemenlik haklarını ingiltere'ye devrettiğini, eğer ingiltere adayı boşaltacaksa adayı eski sahibine yani türkiye'ye vermesi gerektiğini söylemiştir. ancak buna rağmen rumlar ısrarlarını sürdürmüş ve 1954'de konuyu birleşmiş milletler'e taşımışlardır. lakin ingiltere de self determinasyon hakkının herkese verilemeyeceğini söylemiş, rumlar yine bir sonuç elde edememiştir.
1960'da bir kıbrıs devleti kurulana dek yaşanan sorunlar kısa ve özet olarak böyledir. bu bağlamda, sorunun kökenine baktığımızda, gayet objektif bir şekilde değerlendirildiğinde dahi haklı olan taraf türkiye'dir. yunanistan'ın adada hak iddia etmesi için geçerli bir nedeni yoktur.
edit: tamamiyle el emeği göz nurudur, alıntı değildir.