amerikan güreşi sporcularına dair dökümanter özelliği de taşıyan 2008 yapımı film, venedik film festivali';ndeki galasında en iyi filme verilen altın aslan'ı evine götürmesine rağmen oscar'da herhangi bir başarı yakalayamamıştır..
film , michael rourke'ın 80'lerin efsane güreşçisi randy "the ram" robinson rolünde harikalar yaratmasının dışında amerikan güreşinin gerçek ve yürek sızlatan yönlerini de gösteriyor.. "the ram" artık yaşlanmıştır ve seyircilerin eğlence isteği bu sporu daha çekici hale getirmek için ilaçlara başvurur ancak dozaj hatası yaptığı için by pass geçirmek zorunda kalır..
sonra ringlerden uzaklaşır ve bir striptizciyle arkadaşlığını ilerletir.. sadece "iş" ilişkisi olarak başlayan bu arkadaşlık zamanla duygusal hale gelse de cassidy'nin isteği üzerine uzaklaşırlar.. the ram; hayatını yola sokmak isteyerek önce kızıyla olan ilişkisini düzeltmeye çalışır, sonra da bir süper markette işe girer..
ancak yaşadığı olaylar, içine girdiği düşünceler onu böyle bir hayattan uzak tutar ve "inceldiği yerden kopsun" mantığıyla 20 yıl önce yaptığı efsanevi maçın rövanşını kabul eder: the ram vs ayetullah.. by pass geçirdiği vücudu, kırılan hayalleri ve diğer bütün unsurları umursamadan ringe çıkan the ram'in son konuşması ise bu sporu takip edenleri ve filmi kendini vererek izleyenleri ağlatacak tarzda..
kameranın çekimi, michael rourke'ın arkasından, filme tam anlamıyla bir belgesel havası katıyor ve başta da dediğim gibi michael rourke'ın müthiş oyunu da alkıştan ötesini hak eden cinsten..
filmin müzikleri de pek tabii hoş ancak benim aklıma sürekli ilkay akkaya'nın "acının rengi" şarkısı geldi, ki gerçekten de the ram'in düştüğü durum, çektiği yalnızlık hissi o kadar şiddetli verilmiş ki filmde; hissetmemek mümkün değil! kızıyla olan ilişkisinde, ki arkadaşı cassidy'nin sorduğu sorulara "bilmiyorum", "emin değilim" cevapları vermesi de bir hayli yürek burkuyor ki bu cevapları verirken hissettiği o pişmanlık izleyiciyi de sarıyor..
en nihayetinde ise insanda kesinlikle buruk bir tat bırakan film izlenmeyi, izlenmekten öte, takdir edilmeyi ve kişisel arşivde en ön saflarda yer bulmayı hak ediyor..