clint eastwood'un hayatının oyununu sergilediğini de düşünebileceğimiz 2008 yapımı film aşırı ırkçı ve faşist de sayılabilecek bir kore gazisinin karısının ölümünden sonraki yaşamını anlatmakta..
filme adını veren ise bir araba 1972 model bir gran torino, filmin asıl başlangıcı da gran torino'nun çalınmaya çalışılması ile oluyor; yeni taşınan, walt kowalski'nin deyimiyle "çekik"; koreli çocuğun, kuzeninin de gaz vermesiyle giriştiği bu hırsızlık olayı komşusunu doğal olarak sinirlendiriyor ama bu durum beklenenin aksine iki evin arasındaki ilişkiyi kuvvetlendiriyor, özellikle de çocuğun ablasını sokak serserilerinden kurtaran walt, istemeden de olsa komşularıyla iyi bir ilişki kurmuş oluyor..
gran torino, beklenmeyen sonuyla - ki cidden öyle, filmdeki rahip bile böyle bir son beklemiyordu -, klasik olma riski olan bir senaryonun usta işlenişiyle, insanı sarıp sarmalayan oyunculuklarla - bilhassa eastwood'un performansı - hoş zaman geçirmek için ideal bir film! ancak çocuklara uygun değil, zira neredeyse gora'daki kadar küfür var ama bu küfürler filmde göze batmıyor zira konunun gidişatına ve edildikleri yerlere göre "ancak bu söz söylenebilirdi zaten.." dedirten cinsten..
ve kowalski'nin günah çıkarttığı, gran torino'nun ilk kez görüldüğü - tam anlamıyla ilk kez, brandasız bir halde -, mong çetesinin evi kurşun yağmuruna tuttuğu sahneler fazlasıyla dikkat edilmesi gereken sahneler; filmde en çok dikkati toplayacak olan sahnelerdir ancak bütün olarak tam anlamıyla eksiksiz, bitiminde de yüzde engellenemeyecek bir gülümseme bırakan gran torino; ayakta alkışlanacak bir yapım..