"üzerinde üniforma, omuzunda yıldızlar, emrinde yüz binlerce asker ve tonlarca ağır silah olan bir subayın, askerliğin çok net çizilmiş sınırları dışındaki hiçbir konuda kamuoyuna yönelik konuşmalar yapmasına izin verilmeyen bir rejimin adıdır."
Yasemin çongar bunu 15 nisan 2009 tarihli taraf gazetesinde yazdı. bir gün önce genelkurmay başkanı ilker başbuğ'un ılımlı, utangaç ve zorunlu açılımlar içeren ama ordunun vesayetinin devamını istediğini dile getirdiği konuşmasına karşı yazıldı. demokrasi tartışmalarına katkı niteliğinde sözlerdi.
ayrıca demokrasi, çoğunluğun ve onun saptanma şeklinin * önemli olduğu ama tek başına değil, uluslararası normlarla oluşmuş bir hukuk sisteminin eşliğinde anlamlı sayıldığı sistemdir. böylece "her çoğunluğun istediğini yapması" gibi durumların söz konusu olması mümkün olmaz. çünkü demokrasi aslında çoğunluğun yönetiminin benimsendiği ama azınlığın haklarının özenle korunduğu sistemin adıdır.
demokrasideki seçim sistemlerinde kimi barajlar öngörülebilir ama %10 gibi adaletsiz bir baraj, seçimlerin meşruluğunun giderek daha fazla sorgulanmasını getirir -ki nitekim şimdilerde ülkemizde olan odur. bu yönüyle bakıldığında barajların %3'e düşmesi, çok sayıda farklı yaklaşımın temsil şansı bulması ve evren anayasasının durmadan kötülediği koalisyonların, demokrasinin belki de en tipik uygulaması olduğunun benimsenmesi, yeni sivil anayasanın artık ütopik olmaması gereken hedefleri arasında olmalıdır.
bu arada demokrasi ile cumhuriyet de karıştırılmamalıdır. cumhuriyet olan her yerde demokrasi olmayabilir ** ama demokrasinin olduğu her yerde, orada krallık bile bulunsa, *** yönetimin babadan oğula devri yerine özünde cumhuriyet fikri geçerlidir. örneğin suriye, azerbaycan ise cumhuriyet adını taşır ama bilindiği gibi yönetim babadan oğula geçmiştir.
cumhuriyetimizin laik, otoriter, dini biçimlerde değil demokratik cumhuriyet aşamasına yükselmesinin, evrensel hukuk normlarının uygulanmasının artık zamanı gelmiş gibidir.