saçından, sakalından, küpesinden vazgeçmemiş ama kendinden vazgeçmiş demektir. sürekli aynı işi yapıp duran makinenin teki olmuştur. ha bizim görmediğimiz bir sürü farklı yapılanması vardır bankaların. belki bu kadar rutin işlemez oralar bilmiyorum fakat o yapılanmalar da daha bir beterdir teoride. ulan sanane elin şirketinin risk yönetiminden ya da bilmem kime sigorta kakmaktan hatta yatırımcılığını yapmaktan? sen bu işi yaparken kulağında küpe olsa, ayaklarına kadar sakalın olsa, kulağında yirmi sekiz küpe olsa ne boka yarar bu? bu bankalar değil mi ilk fırsatta milleti siken? tetikçilik yapmanın mantığı ne? sen bu düzende önüne geleni düzenin eli ayağı olmuşsun gerisi terane yani anlatma bana. hani o işe girerken imzaladığın sözleşme bile teslimiyetinin göstergesidir. yemişim yani o asil duyguyu. hadi yıkıl karşımdan.
ha kapitalizm böyle bir şey işte. saçını mı uzatmak istiyorsun? uzat ama gel çalış yani ne olacak seni de böyle kabul edelim. küpe mi? o da olur yeter ki iş yap. bunun adını da özgürlük, duygu vs. koy sorun değil biz böyle de kabul ederiz. zaten sorun sen sakal ve küpeden vazgeçmezken aslında karşı olduğun şeye dönüşüyorsun bunu anlamamak. karşıtlık üzerinden kendini tanımlamamak önemli. olay bu naçizane.
not: geçen bir arkadaşımın arkadaşı ile hasbel kader tanıştım. isim vermeyeyim bir bankaya gayet iyi maaşla girmiş. eğitim gibi bir şeye katılmış şuan oradaymış. kişiye saçını şu renge boyasan daha iyi olurdu gibi şeyler bile söylemişler. yuh yani. yuh ki ne yuh. hayır buna yuh ise eğer oraya istediği şekilde gireni kim bilir nasıl sikmişlerdir kafadan. ruhunu çalmışlardır onun.