* orada futbolcular referee kelimesini yanlış telaffuz etmezler. bizdeyse hakem kelimesini haaakem şeklinde söylemeyeni meşe odunuyla döverler.
* orada futbolcular maç sonu röportajlarda şiir gibi konuşurken bizde tüm futbolcular ağız birliği etmişcesine "önümüzdeki maçlara bakıcaz" derler.
* orada sevgili, ana, baba tüm sülale maç izlemeye gidilirken burada bunu yapmak için deli olmak gerekir.
* avrupa başkentlerinde 70-80 bin kişilik stadyumlar bir mühendislik harikasıyken bizim başkentimizde göt kadar bir topluluk eşliğinde suni çimde maç yapılır.
* orada futbol hızlı oynanır, auta çıkmış bir top sadece 10-15 saniye sonra rakip kalede gol tehlikesi yaratırken, bizde auta top çıktığında mesela evdeyseniz gidip mutfağa çok rahatlıkla çay demleyecek bir zamana sahip olursunuz.
* orada kulüpler 20 yaş altı futbolculara çok önem ve değer verirken mesela bir arsenal takımı yaş ortalamasını 20'nin altına çekerken bizde kıçındaki kılları kadayıf olan futbolcular takımı kurtarmak için transfer edilir.
* bizde rüştü gibi yan toplarda saatli bomba bir kaleci milli takım kalesini korurken orada yan top zaafiyeti olan bir kaleciyi uzun süre takımda tutmazlar.
varsa bakınız: rüştü'nün barcelona macerası.
* oradaki maçların büyük bölümünde izleyenler keyif alır. lig sonuncuları karşılaşırken bile stad hınca hınç doludur, harika bir mücadele izlenir. bizdeyse derbi adı verilen sidik yarışlarında 90 dakikada doğru dürüst bir gol pozisyonu bile bulamazsınız.
kısaca orası profesyoneldir, okyanustur; burası amatördür, deredir.