muhsin yazıcıoğlu nun aslında kahraman olmaması

entry13 galeri
    11.
  1. 1980 öncesinin en büyük siyasi suç şebekesinin başındaki birisin içine düştüğü en normal durumdur "kahraman olamamak". Benzer suçları işleyen sol örgütler de vardır tabii, ancak hiç birisi işi maraş'taki kadar büyütmemiş, "genel merkezimizin olduğu semtte solcu istemeyiz" diyerek 7 öğrenciyi ellerini bağlayıp gırtlaklamamıştır.

    Bunlardan çok daha önemlisi, o zamanın pek çok sağcısı ve solcusu sonradan bu katıksız şiddetin anlamsızlığını kabul etmiş, bir anlamda günah çıkartmıştır. Oysa "muhsin başkan" hep o günlerin başkanı olarak öldürdüklerinin ve öldürttüklerinin kendisine verdiği sözde "saygı" ile siyaset yapmış, açık ve net bir özeleştiri yapmamıştır. Bugün BBP gençlik örgütünün, gündelik şiddet vakalarında ülkü ocaklarını geride bırakmasında, muhsin'in bu "şiddetin bir çeşidini" kutsayan tavrı en önemli etkendir.

    Bu arada belirtmek lazım, bu başlığa hemena 70'lerle ilgili efsaneler dökülmüş. Bunlar arasından açıkça yalan-yanlış olanları not düşeyim:

    iddia 1:"ülkücüler olası bir sovyet işgalini önledi, solcular sovyetler hesabına çalışıyordu": O dönemin solu içerisinde sovyet sempatizanları çok çok azdı, ve MHPliler "faşist" denerek kötülenirken, sovyet sempatizanlarına da "sosyal faşist" deniyordu. Dönemin en güçlü hareketleri Ecevitçi hareket ile, Dev-Yol'un temsil ettiği Avrupa Sosyalizmi geleneği idi. Ayrıca olası bir sovyet işgalini önleyen şey de ülkü ocaklarının ordaburda solcu kesmesi değil, NATO üyeliği, ABDnin bölgedeki kuvvetleri, ve özellikle 60-80 arası ABDSovyet ilişkilerinin nispeten yumuşak geçmesi idi.

    iddia 2: "ODTÜ'de Duvarlarda Rus Askerine Selam Dur" yazıyordu: Bir önceki iddiada verdiğim cevap büyük ölçüde geçerli. Sağ kesimin kafasında çizdiği hayalden farklı olarak, sovyet sempatizanlığı sol içinde hiç bir zaman etkili olamadı. Türk solu hep Avrupa solu'ndan feyz almaktaydı. Ancak burada ayrıca belirtmek gerekir ki, 70'lerde SSCB'ye sempati duyan hiç kimse "rus askeri" demez "sovyet askeri" derdi. Zira inanılan şey, sovyetlerde milliyetçiliğin olmadığı, oranın çok uluslu bir politik yapı olduğuydu.

    iddia 3: "ODTÜ'de duvarlara Türk Askerisi Sırtından Vur" yazıyordu: Türk Solunun hala daha daha kurtulamadığı hastalığı türk askerinden-polisinden nefret etmesi değil, özellikle orduya karşı bir güven beslemesi, ve ordu içerisinden devrimci bir hareket beklemesiydi. Hatta 70'lerde Polis teşkilatında dahi, bir çeşit polis sendikası olarak öngörülen Pol-Der kurulmuştu. O dönemde, jandarma baskını v.s. dışında, bilinçli olarak hedef gözetilerek saldırılan askerler, Türk değil ABD askerleriydi.

    Son olarak buradan belirtmek isterim ki, sözlükteki genel hava "herkes kendi yaklaşımınca bir şeyler söyler, bu işlerde objektif doğru, herkes için geçerli bir fikir ortaya konulamaz" şeklinde. Ancak elimizde Türkiye istatistik Kurumunun verileri var ve bu nesnel verilere göre, Türkiye tarihinde gelir dağılımındaki eşitsizliğin en çok azaldığı dönem, Türkiyede sol hareketlerin en çok güçlendiği, DiSK'in örgütlendiği 1970'ler. Ne zaman ki Türkeş'in deyimiyle "ülkücülerin fikirleri" 1980 darbesinden sonra iktidara geliyor, gene zengin daha da zenginleşmeye ve yoksulla arasındaki farkı açmaya başlıyor. Muhsin başkan bu durumda kendi hayalindeki devlerle savaşan, "kendine kahraman" dok kişot misali, aslında türkiye halkının yararına bir şey yapmış olmuyor. Yani aslında kahraman değil...
    2 ...