mucize gibi hayatina giren biri vardir. kinder yumurtadan böyle sürmeli arabalar filan cikar da sevinirsin kazık kadar olmuşundur halbuki. işte aynı o araba gibi.
ya da böyle paketini beğenip çukulata filan alırsın. mesela magnumun son maya lı cukulatasi. süper bir şey. aha dersin. paketi güzel diye aldık. içi de güzel çıktı. iyi ki denemek için iki paket almışım dersin. öyle bir şey işte.
sonra böyle düşünürsün yolda filan. ne yazsam diye. müzik dinlersin servisle işe giderken. serviste bağıra bağıra konuşan karadenizli abinin sesini duyarsin müziğin fonu olarak. ama o aklina gelir de duymazsin o sesi artık. ne yazsam dersin eve gidince.
süslemek istersin kenarları. kırtasiyeye gidip ilkokulda deftere yapıştırdığın ecişli bücüşlü şirin çıkartmalardan almayı filan düşünürsün. kenarlarına yapıştırayım da daha güzel olsun diye.
sonra biri dürter kolundan. hangi densizdir. "naneli sakızın var mı" diye sorar. var tabi. versem mi. aman simdi pakedi çıkar. bütün servis isteyecek. aman ya veririm ne olacak. "var galiba dur" dersin. hani madem var niye sormadan ikram etmedin çıkarıp derler diye yaptığın küçük oyundur bu.
sonra takar kulaklıkları yine yazacaklarını düşünürsün.
aklına ne de güzel laflar gelir. sırıtırsın mutlulukla. ana! şöfor bakıyor dikiz aynasından. arkasına dönüp bakar. önüne bak len. bir şey kıpraşıyor dudakları. kulaklıkları çıkarır ister istemez "ne oldu" dersin. "ne güleyaaonn" der. "kim gülüyo" dersin. "seaan". sanane be adam. güldüm işte.
sonra yine kulaklıkları takar düşünürsün. aklına "o" gelir. yine gülersin. yine döner arkaya. "güleyoon da işte" der.
sanane be adam. sanane.
en güzel aşk mektubu işte budur. tasarlanıp ya bir türlü yazılamayan.